Tahran-Washington Gerilimi Yeniden Tırmanıyor: İşte Krizin Temel Noktaları
İran, ABD Başkanı Donald Trump tarafından dini lider Ayetullah Ali Hamaney’e gönderilen mektuba resmen yanıt verdi ve doğrudan müzakereyi reddetti. Ancak Tahran, dolaylı görüşmelere kapıyı tam olarak kapatmayarak ihtiyatlı bir duruş sergiledi. Bu gelişme, iki ülke arasında 1979 İslam Devrimi’nden bu yana süren gergin ilişkilerin bir kez daha kritik bir eşiğe geldiğini gösterdi.
Trump’tan Mektup ve Yeni Tehditler
Trump, 5 Mart’ta gönderdiği mektupta, İran’ı doğrudan müzakerelere çağırarak, aksi halde askeri müdahalenin masada olduğunu belirtti. Trump, yaptığı açıklamada, “Müzakere etmeleri umuduyla bir mektup gönderdim. Aksi takdirde askeri seçenekler devreye girer ki bu korkunç olur,” ifadelerini kullandı.
Beyaz Saray’a geri döndüğünden beri Trump, bir yandan müzakere çağrısı yaparken, diğer yandan da maksimum baskı politikası çerçevesinde İran’a yönelik yaptırımları artırıyor ve İran’ın nükleer tesislerine olası bir saldırının sinyallerini veriyor.
İran’ın Tepkisi: “Güven İnşa Edilmeli”
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD ile doğrudan müzakereleri reddettiklerini ancak diyaloga kapalı olmadıklarını belirtti. Pezeşkiyan, “ABD bize verdiği sözleri tutmadığı için sorun yaşadık. Güven inşa edebileceklerini göstermeliler” diyerek dolaylı görüşmelere açık kapı bıraktı.
Ayetullah Ali Hamaney ise Trump’ın tehditlerine karşı sert konuştu: “Dışarıdan bir tehdit ihtimalini düşük görüyoruz ancak gerçekleşirse, güçlü bir misilleme yapacağız.” Ayrıca İran Dışişleri Bakanlığı, İsviçre maslahatgüzarını çağırarak ABD ve İsrail’in tehditlerinden duyulan rahatsızlığı diplomatik yollardan da iletti.
İran’ın Nükleer Programı Neden Kaygı Verici?
İran, nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu savunsa da, uranyum zenginleştirme kapasitesinin artışı Batı’da kaygı uyandırıyor. Tahran, uranyumu %60 saflığa kadar zenginleştirerek, nükleer silah üretiminde kritik eşiğe yaklaşmış durumda.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) raporuna göre İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stoğu 8.294 kg seviyesine ulaştı ve bu miktarın bir kısmı %60 saflığa sahip. 2015 anlaşması bu oranın en fazla %3.67 olmasını şart koşuyordu.
ABD istihbarat raporlarına göre İran henüz bir nükleer silah programı başlatmadı ancak bu kapasiteye ulaşacak adımları hızla atıyor.
Tahran-Washington İlişkilerinin Tarihi
ABD ve İran, 1979 öncesi Ortadoğu’daki yakın müttefiklerden biriydi. Ancak İslam Devrimi ile birlikte, ABD’nin desteklediği Şah devrilmiş ve ardından yaşanan Tahran Büyükelçiliği rehine krizi ile diplomatik bağlar tamamen kopmuştu.
1980’li yıllarda ABD’nin, İran-Irak Savaşı’nda Saddam Hüseyin’i desteklemesi, iki ülke arasındaki gerginliği daha da derinleştirdi. ABD’nin bir yolcu uçağını düşürmesi ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirmesi de bu düşmanlığı kalıcılaştıran bir başka olay oldu.
2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma ise kısa süreli bir yumuşama sağlasa da, Trump’ın 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmesi ilişkileri yeniden çıkmaza soktu.
Kriz Bölgeyi Nasıl Etkiliyor?
Tahran-Washington hattındaki bu gerilim, sadece iki ülkeyi değil, tüm Ortadoğu’yu etkiliyor. Özellikle İran’ın, İsrail ve ABD üslerine yönelik olası misilleme planları ve Tehran Times gibi devlet destekli yayınlarda yer alan “füzeler hazır” mesajları, bölgedeki tansiyonu daha da yükseltiyor.
Trump: “Askeri Müdahale Hâlâ Masada”
Trump ise bu restleşmeye rağmen, yeni bir anlaşmaya açık olduğunu yineliyor. Ancak hem ABD iç kamuoyunda hem de uluslararası arenada, Trump’ın yeniden nükleer müzakerelerde sonuç alıp alamayacağına yönelik ciddi soru işaretleri bulunuyor.