New York’ta Cezaevlerinde Kriz: Personel Eksikliği Tahliyelere Yol Açtı
ABD’nin New York eyaletinde, cezaevlerinde yaşanan personel krizi, beklenmedik bir uygulamayı beraberinde getirdi. 2 binden fazla cezaevi çalışanının, sendika onayı olmaksızın greve gitmeleri nedeniyle işten çıkarılmasının ardından, hafif suçlardan hüküm giymiş bazı mahkumların erken tahliye edileceği açıklandı.
New York Ceza İnfaz ve Topluluk Denetim Kurumu Müdürü Daniel Martuscello, cezaevi yöneticilerine gönderdiği yazılı talimatta, cezasının bitmesine 15 ila 110 gün kalan mahkumlar için erken tahliye sürecinin başlatılmasını istedi. Bu karar, özellikle son dönemde Trump yönetiminin desteklediği verimlilik politikalarının bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Tahliyeler Sadece Hafif Suçluları Kapsayacak
Martuscello, kamuoyundaki güvenlik kaygılarını gidermek adına, erken tahliye kapsamında cinsel suçlar, şiddet suçları, cinayet, terör ve kundaklama gibi ağır suçlardan hüküm giymiş kişilerin bulunmayacağını net şekilde ifade etti.
Yetkililer, erken salıverilen mahkumların toplum içinde denetimli serbestlik kapsamında takip edileceğini ve kamu güvenliği açısından risk taşımadıklarını savunuyor.
Grev Kararı Cezaevi Sistemini Felç Etti
17 Şubat’ta başlayan grev, personel yetersizliği, zorunlu fazla mesai ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto eden cezaevi görevlilerinin çağrısıyla başlamıştı. Ancak grev, sendika onayı olmadan başlatıldığı gerekçesiyle New York Valisi Kathy Hochul tarafından yasa dışı ilan edildi. Vali, grev süresince cezaevlerinin işleyişini sürdürebilmek için Ulusal Muhafızları devreye sokmuştu.
Yetkililer, iki kez müzakere yoluyla grevi sonlandırmaya çalıştı ancak bu çabalar sonuçsuz kaldı. Son olarak 10 Mart’ta anlaşma sağlandı fakat, çağrıya rağmen görevine dönmeyen 2 binin üzerindeki memurun iş akdinin feshedildiği açıklandı.
Trump Döneminin Yansıması mı?
Uzmanlar, bu kararın, Donald Trump’ın kamu hizmetlerinde “daha az personelle daha fazla verim” politikalarının bir uzantısı olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle Cumhuriyetçi çevreler, kamu kurumlarındaki “şişkin kadroların” azaltılması gerektiğini savunurken, bu durumun doğrudan cezaevi sisteminde test edilmeye başlandığı yorumları yapılıyor.
Ancak eleştirmenler, bu yaklaşımın adalet sisteminde güvenlik ve iş güvencesi gibi temel ilkeleri zayıflattığına işaret ediyor. Cezaevlerinde yeterli personel olmadan sürdürülen hizmetlerin mahkum haklarını ve genel güvenliği tehlikeye atabileceği uyarıları da artıyor.