The Guardian’dan Alain Delon’a Veda: “60’ların Kayıp Güzelliğinin Bir Simgesiydi”

The Guardian'ın film eleştirmeni Peter Bradshaw, Alain Delon'un sinemanın en gizemli yıldızlarından biri olduğunu yazdı.

The Guardian gazetesinin film eleştirmeni Peter Bradshaw, 88 yaşında hayatını kaybeden Fransız aktör Alain Delon hakkında kaleme aldığı yazıda, Delon’u sinemanın en gizemli yıldızlarından biri olarak tanımladı. Delon, 60’ların kayıp güzelliğinin bir simgesi olarak öne çıkarken, Marianne Faithfull’un karşısındaki aşığı ya da Le Samouraï’deki suikastçıyı canlandırdığı her rolünde unutulmaz bir etki bıraktı.

Alain Delon: Sinema Tarihinin Efsanevi Yıldızı

Alain Delon, sinema tarihinin en güzel erkek yıldızlarından biri olarak kabul edilir. Delon‘un, gizemli, yaralı ya da tehlikeli bir şeye işaret eden büyüleyici derecede ağırbaşlı bakışları, onu Paul Newman ya da Robert Redford‘un daha samimi Hollywood güzelliğinden farklı kılıyordu. Delon, Hollywood’da asla tam anlamıyla başarılı olamadı; ancak onun tehlikeli görünen pasifliği ve yırtıcı bir hayvanın durgunluğuna eşlik eden karizması, René Clément, Jacques Deray ve Jean-Pierre Melville gibi Fransız yönetmenlerin suç filmlerinde ve Visconti ile Antonioni‘nin cesur İtalyan sanat sinemasında yer almasını sağladı.

Kariyerindeki Dönüm Noktaları

Delon‘un 1960 yılında Visconti‘nin Rocco and His Brothers filmindeki Rocco rolü, onun kariyerindeki önemli bir dönüm noktasıydı. Filmde, geniş ailesiyle birlikte Milano’da yeni bir yaşam kurmaya çalışan ve kardeşleri için kendi refahını trajik bir şekilde feda eden birini canlandırıyordu. Aynı yıl, Clément‘in Plein Soleil filminde, insanları taklit etme becerisi olan bir sosyopat ve katil olan Tom Ripley karakteriyle daha da mükemmel bir performans sergiledi.

Monsieur Klein: En Büyük Başarısı

Yine de Delon‘un en iyi rolü, 1976’da Joseph Losey‘nin Monsieur Klein filmindeki performansıydı. Delon, işgal altındaki Paris’te zengin bir sanat simsarı olan Klein‘i canlandırdı. Klein, Nazilerle herhangi bir sorun yaşamazken, Yahudi insanların çaresizliğinden faydalanarak onların tablolarını satın alıyordu. Ancak kapısına bir Yahudi gazetesi geldiğinde, Paris’te aynı ismi taşıyan başka birinin daha olduğu ve bu kişinin Yahudi olduğu ortaya çıktı. Klein‘in yaşadığı bu durum, onu toplama kampına kadar götüren trajik bir sürecin başlangıcı oldu.

Delon’un Etkisi ve Mirası

Delon‘un kariyeri boyunca pek çok rolü vardı. Özellikle Volker Schlöndorff‘un Swann in Love filmindeki Baron de Charlus rolü de dikkat çekici bir performanstı. Alain Delon, daha sonraki yıllarda aşırı sağ politikalarla ilgili görüşleri ve tartışmalı açıklamalarıyla gündeme gelse de, Monsieur Klein gibi filmlerle kendini politik olarak affettirmeyi başardı. O, bir ikondu ve 1960’ların kayıp güzelliğinin bir sembolü olarak sinema tarihine damgasını vurdu.

Haber Merkezi tarafından yazılan bu haberi beğendiyseniz bunları da beğenebilirsiniz

web sitesi uygulama / geliştirme: