Madi Terzi Bu Hafta da Ünlülerden Ne iğneyi, Ne de Çuvaldızı Esirgemedi
Tuba Büyüküstün
Heidi’nin arkadaşı Clara bu kombini görse hasetinden çatlar ama, konumuz bu mu? Hedefimiz Clara mı, değil. Olmamalı. Tuba Hanım’ın belli ki iyi bir fikir ve niyetle çıktığı styling macerası, traji komik bir sitcom parodisine dönmüş.
Tuba Büyüküstün’ün kendisine bir masal kahramanı kadar güzel olduğu söylendikçe kafası karışmış olabilir. Bu kadar güzel ve zevkli bir kadının stylingini detaylarla baltalaması başka türlü açıklanamaz. Elbisesi tek başına oldukça güçlü bir görünüm yaratmak için yeterli. Etnik dokunuşlarla hareketlenmiş, doğru kumaş, renk tercihiyle göz dolduran elbise adeta trollenmiş gibi. Ekru elbisenin altına beyaz opak çorap giyme motivasyonunu açıklayabilecek olan varsa, beri gelsin! Bakın niye çorap demiyoruz, malum kimileri ‘çorap kadını’ oluyor. Ama o çorap bu mevsimde neden opak, neden beyaz bu kısmları enteresan. Rugan ve burnu kapalı olmasını es geçsek de (iyi niyettir bu) ayakkabıları elbisesinin ruhuna uygun değil. Ama kabul edilebilir… Kolundaki o ne idiği belirsiz kelepçeyi gördükten sonra tabi ki ayakkabısı başımızın tacı!
*Sevgili hanımlar; eğer bir Amazon Savaşçısı değilseniz, böyle kelepçelerden uzak durun lütfen. Tuba Hanım sayesinde sosyal mesajımızı da verdiğimiz için kendisine müteşekkiriz. Hanımefendinin çantasının da konuya köy kahvesinde milk shake içmeye çalışan bir ergen kadar alakasız olduğunu ekleyerek konuyu kapatıyoruz.
Naçizane tavsiyemiz; yüzünün zarif hatlarını çerçeveleyen saçlarının şekli, kusursuz gölgelere sahip makyajı ile gözlerimizi şenlendiren Tuba Büyüküstün’ün aynı özeni kıyafetinin detayları için de göstermesi. Çünkü şiir gibi görünebilecek bir kadının, komik bir fıkraya dönmek üzere olması nereden baksanız üzücü.
****
Simge Sağın
Simge Sağın’a kültür mozaiği böyle bir şey değil ama sen bilirsin diyen oldu mu, biz mi diyelim? Truvalı Helen ve Özgürlük Anıtı arası bir imajı, payetli örgü kumaşla buluşturunca kültürler arası bağ kurulmuyor. O öyle bir şey değil yani!
Hadi payet, tek omuz, doygun gold sarı tonu, mistik bir hava dediniz de, o taç?! Bu tip başlıklar yeterince gösterişli bir dengede stilize edilmiyorsa, müsamere stylingi kaçınılmaz oluyor maalesef.
Dillere dolanan hitlere hayat veren böyle güçlü bir sesin, stili konusunda bu kadar iddialı olup da bu kadar zorlama görünmesinin altında yatan neden nedir, onu bilemeyiz. Sherlock Holmes’luk yapmak niyetinde değiliz ama bir gerekçesi olmalı… Müzisyen olarak popüler kültürün kodlarını bu kadar doğru okuyan biri, kıyafet tercihlerinde nasıl böyle arafta kalır anlam vermesi zor. Belki profesyonel ekibi bu anlamda yetersiz. Formu yerinde, cildi, saçı, vücut dili tam olarak olması gereken klasmanda… Ama giydikleri onu birilerine, bir şeylere öykünen, hevesli bir yeni yetme kategorisine hapsediyor.
Sahne kıyafetlerinde iddialı ve çarpıcı görünümler seçmek gayet mantıklı bir yaklaşım. Ama bu tercihlerin özgün olması kilit nokta. Birilerini referans alacaksa da, bu isimler global ikonlar olmalı. Simge Hanım’a birilerini örnek almaktansa, örnek olmasını öneriyoruz. O potansiyel var çünkü.
Ten makyajı çok başarılı ancak ruj ve far renklerinde, kıyafetini tamamlayacak şekilde biraz daha gösterişli tercihleri olabilirdi. Saçları Simge Sağın’ın imzası olmak üzere, bizden söylemesi. Hanımefendiye markalaşma yolunda başarılar diliyor, cesur tercihlerini daha özgün kılması konusunda biraz moda dergisi karıştırmasını tavsiye ediyoruz.
****
Farah Zeynep Abdullah
Çabasız şıklık mı, rahat görünmeye çalışılmış özensizlik mi, işte bütün mesele bu. Belki de değildir. Yani meseleleri mesele etmezsek mesele olmaz diye düşünüyor belli ki Farah Zeynep Abdullah. Ama tüm ülkenin gözlerinin üzerinde olacağı bir organizasyona katıldığı kombin ne kadar ‘mesele’ olmalıdır, o kısım yoruma açık.
Farah Hanım yeteneği ve güzelliğinin yanında sahip olduğu duyarlılıkla kadınlar için rol model olan bir aktör… Eğer bu stylingi global moda dünyasının yükselişte olan değeri sürdürülebilirlik akımına saygı duruşuysa o sürdürülebilirlik, bu sürdürülebilirlik değil. Zira bu devcileyin bir sürdürülememişlik… Duvara toslamışlık… Peki neden böyle bir organizasyona market alışverişine gider gibi bir stylingle gelmeyi tercih etmiş, insan merak ediyor. Giydiği crop, kargo pantolonu, ayakkabıları ve adeta ‘beni bu mentiondan çıkarın’ diye haykıran çantasıyla neresinden tutsanız elinizde kalır.
Böyle özel organizasyonlarda tek kabul edilebilecek stil hamlesi doğal makyajı ve saçları olabilir. Farah Hanım özel gecelerde avant garde denebilecek görünümleri tercih eden, klişe beklentileri hayal kırıklığına uğratan bir stil Jeanne d’Arc’ı! Ama kahramanınız bu sefer olaya Don Kişot kadar alakasız bir şekilde kafa tutarak dahil olmuş.
Farah Zeynep Abdullah’ı özel geceler için alışkanlık haline gelen sıradanlıkları yerle yeksan eden, basma kalıp zevkleri hüsrana uğratan özenli tercihleri ile görmeyi temenni ediyoruz. Zira bu ‘geçiyordum uğradım’ stylinginin üzerine söylenecek bir söz yok.