Feyza Altun: “Yandaş Medya ve Magazin Basını Son Derece Tehlikeli Olabiliyor”

İzzet Çapa’nın Pazar Sohbetleri'nde bu haftaki konuğu Feyza Altun: "Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacak."

Adalet, bir milletin vicdanıdır; o terazinin kefesi eğildikçe, toplumun kalbi ağırlaşır.

Bu hafta Pazar Sohbetleri’nde, Türkiye’nin en cesur avukatlarından birini, arkadaşım Feyza Altun‘u ağırlıyorum.

Kadın cinayetlerinden infaz yasalarına, yargının bağımsızlığını yitirmesinden idam tartışmalarına kadar, Türkiye’nin sancılı ve sarsıcı adalet sisteminde yaşanan çarpıklıkları konuşacağız.

O, sadece hukukun değil, vicdanın da güçlü bir sesi.

Hazırsanız, Türkiye’nin hukuk aynasına bir kez daha hep birlikte bakalım.

****

Artık Hakim ve Savcılar Gölgesinden Korkuyor, Nasıl Adalet Tesis Etsinler

Hukuk sisteminde yaşanan bu kadar büyük aksaklıklara rağmen, nasıl oluyor da adaleti tesis etmek yerine adaletsizliği körükleyen kararlar çıkabiliyor? Sen bu yapının içinde bu kadar uzun yıllar mücadele etmiş biri olarak ne tür çözümler önerirdin?

Öncelikle bugün geldiğimiz noktadaki hukuksuz kararların sebebini eğitim kalitesi düşük hukuk fakültelerine, liyakatsiz hakim-savcılara ve kadın düşmanı bakışa bağlıyorum. Sebep sonuç ilişkisi kuramayan, etraflıca düşünmeyen ve hatta yasaları bilmeyenlerin karar verdiğini görüyoruz. İlk çözüm apartman üniversitelerindeki hukuk fakültelerini kapamak, torpille amca dayı tavsiyesiyle değil, sınavdan aldıkları yüksek notlarla hakim-savcı aramak ve gerçekten bağımsız bir yargı düzeni kurmak. Düşünün ki bir dolandırıcı çıkıp bir hakimi savcıyı ‘Sana FETÖ’cü derim, sana iftira atarım’ diyerek korkutabiliyor. Artık hakim savcılar gölgesinden korkuyor nasıl adalet tesis etsinler.

Kadına yönelik şiddet davalarında faillerin serbest bırakılması toplumda büyük öfke yaratıyor. Böylesine ağır suçlar ortadayken verilen bu kararlar nasıl bir gerekçeye dayanıyor, hukuk sistemimizde bu cesareti kimler sağlıyor? Bu davalarda neden caydırıcı olunamıyor? Sistem nerede hata yapıyor?

Vallahi bana gerekçe soruyorsunuz da biz adı üstünde gerekçeli kararı aldığımızda gerekçeyi göremiyoruz. Düşünün kararını gerekçelendiremeyen hakimler var. İnfaz kanununun sürekli kırpılması sebebiyle kişiler ceza alsa bile infaz süreleri azaldı bunu toplum “nasıl olsa bir şey olmuyor” olarak algılıyor. Bir de elbette hakimlerin katillerin savunmalarını iyi hal indirimine değer görmesi var! Mesela kocasına yemek pişirmeyen kadın öldürülmeyi hak eder, kocasını aldatan kadının sonu bu olur…. Hakim ve savcıların kötü geleneklerden sıyrılmış olması gerekir

Siyasi İktidar Korkusu Bitince Ancak Gerçek Adalet Tesis Edilebilir

Binlerce insanın KHK ile ihraç edilmesinden sonra haklarını geri almaları neredeyse imkansız hale geldi. Bu mağduriyetin giderilmesi için adalet nasıl yeniden inşa edilebilir, daha kaç yıl böyle sürecek?

Sadece KHK’lar için değil, gelecekte iktidar değiştiğinde çok davanın kararları tartışılır hale gelecek. Çok hakim savcı tartışılacak.Siyasi iktidar korkusu bitince ancak gerçek adalet tesis edilebilir . Bu ne zaman olur bilmiyorum.

Şu An Tarikat-Cemaat Üyesi Olan Hakimler Var, Boşanmayı Günah Görüyor

Boşanma davaları sırasında kadınların korunmasında büyük eksiklikler var. Senin gözlemlediğin kadarıyla, kadına yönelik şiddet bu süreçte neden daha da artıyor ve hukuk bu kadınları nasıl koruyamıyor?

Sistemli ihmal çok iyi bir terim. Sistemli bıkkınlık da denebilir. Sistemin çürüklüğü karşısında herkes bıkmış durumda. Bazen bana da geliyor, ben de diyorum ki ‘Hakimin, savcının, polisin yapamadığını ben nasıl yapabilirim?” Geriye sosyal medya kalıyor. E orada da insanlar korkuyor başım belaya girecek diye. Düşün ki şu an tarikat cemaat üyesi olan hakimler var, boşanmayı günah görüyor; kadın onun için ikinci sınıf. Ve sen istiyorsun ki kadına nafaka versin de kadın hayatını idame ettirebilsin. E hakimin hayat görüşü o değil ve aile hukuku hakimin takdir yetkisinin geniş olduğu bir yer. Hadi bakalım çık işin içinden. Yani ben temeldeki bazı hukuki sorunları burada tartışamıyorum bile, önümde adeta zelzeleden tuzla buz olmuş bir enkaz duruyor.

Yasalar Eşit. Sorun Uygulamada, Sorun Güç Karşısında Önünü İlikleyenlerde

Toplumsal cinsiyet eşitliği sadece bir söylemden ibaret olmamalı, peki yasaların bu konuda gerçek bir değişim yaratması için hangi adımlar atılmalı? Şu anki yasaların en büyük eksiklikleri neler?

Yasalar eşit. Yasalardaki sorunlar daha sonra konuşulmalı bu aşamada. Sorun uygulamada, sorun güç karşısında önünü ilikleyenlerde. Bunu sadece iktidar olarak düşünmeyin, taraflardan birinin de güçlü olması yetebiliyor.

Bir Katil Kadar Olamadım

Türkiye’de ifade özgürlüğü giderek daha fazla tartışma konusu haline geldi. Avukat olarak savunduğun davalarda ifade özgürlüğünü savunmak nasıl bir zorluk yaratıyor? Bu süreçte karşılaştığın en ağır baskı neydi?

Ben karşılaştığım baskıları zaten kamuoyu önünde yaşıyorum. Ben şeriat hakkındaki düşüncelerim için 9 ay hapis cezası aldım tecavüzcülere, katillere verdikleri indirimi bana vermediler. Hiç ceza almamam gerekirken yargı önünde bir katil kadar olamadım (çok şükür!) Aynen kaldığımız yerden devam, Türkiye Cumhuriyeti laiktir, laik kalacak.

Bir Ceza Hakimini Bir Kararnameyle Alıp Aile Mahkemesine Hakim Yaparsanız Sağlıklı Karar Alamazsınız

Sosyal medya yasası yürürlüğe girdiğinde, bireylerin haklarını savunmak zorlaşacak mı? Bu yasa gerçekten ifade özgürlüğünü mi kısıtlayacak yoksa bir kontrol mekanizması olarak mı kullanılacak?

-İnternet anonim kalmayı tercih edeceğiniz bir ortam olarak kalmalı. Ki çok suç işleniyor onları çok büyük hırsla bulmak istesem de yine de anonim kalarak fikirlerini ifade edebilmeli insanlar.

Adaletin gecikmesi adaletsizlik midir? Müvekkillerinin haklarını savunurken, uzun yargı süreçlerinde karşılaştığın en büyük zorluklar neler? Bu adalet sisteminin tıkanıklığını nasıl çözmeyi önerirsin?

Geç gelen adalet, adalet değildir. Sistemin en büyük sorunu, yargılamanın uzun sürmesi. Beni bu süreçte en zorlayan şey müvekkillerime süreci anlatabilmek. ‘Neden bu kadar uzun? Hakim nasıl bu kararı verebilir? Nasıl olur?’ Bu soruların muhatabı olmak. Kendi hatanız olmayan şeylerden dolayı mahçup olmak…

Bunun çözülmesi için hakimlerin bir kere çalıştıkları alana vakıf olmaları gerek. Siz bir ceza hakimini bir kararnameyle alıp aile mahkemesine hakim yaparsanız sağlıklı karar alamazsınız. Hakimler hep çalıştıkları mahkemede kalmalı, adliye çalışanları torpille değil bilgi beceri ve yetenekleriyle tayin edilmeli.

Bizim ülkemizde çok yetenekli eğitimli ve bilgili insanlar var, bu insanlar ekarte edilip yerine sadece torpille insanlar getiriliyor. Yine tekrarlıyorum sorunun çözümü liyakat, liyakat, liyakat…

İdam Çığlıklarını Son Derece Tehlikeli Buluyorum

Medyanın gözü önünde olan davalarda, avukatlar üzerindeki baskının nasıl arttığını biliyoruz. Sen bu baskıdan nasıl etkileniyorsun? Medyanın bu denli müdahil olduğu davalarda kararlar gerçekten bağımsız kalabiliyor mu?

Eğer toplum mahkemelerden çıkan kararlardan doyum duysa zaten tepki göstermez. O zaman hukukçu olmayanların idrak edemediği bir şey olsa çıkar anlatırsınız ama toplum çok iyi biliyor ki birileri kayırılıyor, bir şeyler örtbas ediliyor o zaman tepki veriyor. Cezanın bir amacı da kamu vicdanını rahatlatmaktır. O nedenle bu tepkileri kıymetli buluyorum ama evet avukatlar üzerinde çok baskı oluyor ve özellikle suçlu olduğunu düşündükleri avukatlara çok yükleniyorlar.

Ben size samimi bir şey söyleyeyim mi, kendi müvekkilini hangi suçu işlemiş olursa olsun ve o kişi kim olursa olsun, Yargıtay’ın da dediği gibi en sert biçimde müvekkili lehine savunan avukat onurludur, şereflidir.

Şerefsiz olan, kendi müvekkillerini dolandıran , hak etmediği ücret için sürekli dava açan, müvekkilinin elinden korkutarak imza almaya çalışan, müvekkilin hasmından korkup mesleğini satıp karşı tarafla birlik olandır. İnanın kızsanız dahi kendi müvekkilini her pahasına savunan o avukatlar sizin ifade özgürlüğünüzün ve adaletin koruyucusudur.

Bugün Yazılı Sınavdan 98 Alan Aday Hakim Olamıyor, Onun Yerine AK Partili, MHP’li Dayısı olan Geliyor Tabii ki Sisteminiz Çöker

Çocuk istismarı davalarında çoğu zaman cezaların yetersiz kaldığına şahit oluyoruz. Bu tür suçlarda daha caydırıcı önlemler almak mümkün değil mi? Yasal düzenlemelerin yetersiz kaldığı noktalar nelerdir?

İnsan bedeni üzerinden cezalar modern hukukun olmadığı dönemden kalan bir alışkanlıktır. İdam çığlıklarını son derece tehlikeli buluyorum. İdama gerek yok bu insanların ceza alacağını bilmesi caydırıcı olacaktır. Yani idamdan önce infaz kanunun yenilenmesi gerekir.

Adalet reformu yıllardır konuşuluyor ancak bir türlü uygulanabilir bir hale gelmiyor. Senin perspektifinden bakıldığında, hukuk sisteminde en acil çözülmesi gereken sorunlar neler ve bu reformlar nasıl hayata geçirilmeli?

Eğer siz adalet reformunu kendi yararınıza kullanmak için bir kaç yararlı düzenlemeye indirgerseniz tabii ki reform falan yapamazsınız. Bugün yazılı sınavdan 98 alan aday hakim olamıyor, sözlü mülakatta eleniyor; onun yerine AK Partili, MHP’li dayısı olan ve sınavdan 20 alan geliyor. Tabii ki sisteminiz çöker. İlk yapılması gereken çürüklerin temizlenip yerine hukuk bilgisi olanların gelmesidir.

Yandaş Medya ve Magazin Basını Son Derece Tehlikeli Olabiliyor

Medyanın bazı davalar üzerindeki etkisi sıkça tartışılıyor. Senin meslek hayatında medya baskısının hukuki süreçlere zarar verdiği davalar oldu mu? Medya ile hukuk arasındaki bu tehlikeli dengeyi nasıl yönetiyorsun?

Benim magazin basınında değer taşıyan dosyalarımda çok saçma şeyler yaşadığım oldu. Yandaş medya ve magazin basını son derece tehlikeli olabiliyor. Mesela magazinde aslında o kişinin ne olduğunu biliyorlar ama dalkavukluk olsun diye haklı olan tarafı kötülüyorlar. İnanılmaz şeyler gördüm o nedenle magazinde gördüğüm çok az şeye inanırım, çok az gazeteci muteberdir. Yandaş medyanın zaten amacı belli, onları saymıyorum.

Benim Genç Meslektaşlarıma En Büyük Önerim Dil Öğrenmeleridir

Hukuk eğitiminin mevcut hali, genç avukatların mesleğe hazırlanması açısından yeterli mi? Sen bir mentör olarak genç hukukçulara hangi alanlarda kendilerini geliştirmeleri gerektiğini önerirdin?

Bugün hukuk eğitimi asla yeterli değil ve bence istisnalar kaideyi bozmamak üzere gelenlerin çoğunun hiçbir şeyden bilgisi yok, öğrenmeye hevesi de yok. Gördüğüm kadarıyla herkes hemen zengin olmak, havalı arabalara binmek istiyor da tabi böyle bir dünya yok. Benim genç meslektaşlarıma en büyük önerim dil öğrenmeleridir. Ben Türkçe dışında 3 ayrı dil konuşuyorum, bu nedenle çok farklı ülkelerden müvekkillerim oldu; benim için ufuk açıcıydı.

Para Her Zaman Kazanılır Ama Güven, Şeref ve Onur Bir Kere Zedelenirse Geri Dönüşü Olmaz

Bir ülkede ekonominin güçlü olabilmesi için, hukuk sisteminin adil ve uygulanabilir olması gerektiği bilinen bir gerçektir. Bizde malum ekonomi perişan bir halde. Sence de bunun hukuk sistemindeki çarpıklıklarla doğrudan ilgisi var mı?

Ben ekonomi konusunda çok bilgisi olan biri değilim ama en azından satın aldığım şey pahalandığı zaman bunun sebebini anlayabiliyorum. Hukukun bağımsız olmaması ülkeye duyulan güveni azalttığı için, yatırımcı gelmediğini anlıyorum okuduklarımdan…

Şimdi siz düşünün mesela Irak’ta ya da Afganistan’da iş kurar mısınız? Kurmazsınız. O nedenle yargı bağımsızlığının olmaması ekonomiyi etkilediği gibi, ekonomi de hak arayışını etkiliyor.

Hakkını aramak isteyen ya harcını ya da avukata parasını ödeyemiyor. Günah keçisi avukat ilan ediliyor ama hayır, hiçbir avukat ücretsiz iş yapmak zorunda değil, zaten bu da yasak. Mesela bir tapu iptal davanız var; gayrimenkulün bedeli 20 milyon. Ödemeniz gereken harç gider avansı, keşif bilirkişi ücreti kaba hesapla 320 bin TL, var mı böyle bir para? Sonunda ne karar çıkacağına emin olmadığınız bir dava için çok büyük para…

Ben samimiyetimle size bir şey söyleyeyim… Ben bazen danışmanlık yaptığım müvekkil adaylarıma diyorum ki ‘Bu paraları davaya bana harcayacağına şunu şunu yap.’

Çünkü avukatlığı şöyle görüyorum: Mesela gittiniz doktora, doktor kolunuzu kesti, sonra öğreniyorsunuz ki meğer kolunuzun kesilmemesi gerekiyormuş. Geri dönüşü var mı? Yok. İşte avukatlıkta da bazı işlerin dönüşü yoktur, doğrusu o müvekkili doğru yönlendirmektir, para her zaman kazanılır ama güven, şeref ve onur bir kere zedelenirse geri dönüşü olmaz. O yüzden doğru bir tanedir.

Dava açılır, kazanılır, kaybedilir; her dava kazanmak için açılmaz bunu unutmayın, kazanılmayan davaların da bir onuru, haysiyeti vardır. Artık ülkemizde avukatlık, müvekkilin kendini mahkeme huzurunda eksiksiz ve samimiyetle temsil edilmesidir. Bundan sonraki vebal, o kararları hukuka uygun vermeyenlerindir.

Haber Merkezi tarafından yazılan bu haberi beğendiyseniz bunları da beğenebilirsiniz

web sitesi uygulama / geliştirme: