İzzet Çapa’nın Aydemir Akbaş’la Son Röportajı

İzzet Çapa'nın 2014 yılında Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan Aydemir Akbaş röportajı...

Portföyünde Yılmaz Güney’den Haldun Dormen’e, Genco Erkal’dan,  Gülriz Sururi’ye kadar nice usta ile dostlukları, oyunları, filmleri var… Aslında büyük ama kendini hor kullanmış bir aktör… Haldun Taner’lerin, Gogol’ların sahne tozunu yuttuktan sonra bir gün beyazperdede “Konuşşma lan” diyor ve belki de ‘yanlış anlaşılmasının’ temellerini atmış oluyor. Onu dinlerken aklıma ünlü Amerikalı şair Emerson’ın “Muhteşem olmak için yanlış anlaşılmak gerekir”lafı geldi. 

Son zamanlarda kimselerle konuşmuyor, röportaj vermiyor, televizyona çıkmıyordu Aydemir Akbaş. Geçen haftaki John Malkovich röportajımı okuyunca bana yeşil ışık yaktı. Aydemir abi ile söyleşinin bazı riskleri de vardı tabii… Aniden sinirlenmesi ve küfürleriyle meşhurdu. Zaten söylediklerinin tümünü aynen iletsem RTÜK kesin kapatırdı ‘İzzet TV’yi… Bu yüzden ben de zaman zaman onu ‘biplemek’ zorunda kaldım. “Bir yudum viski alayım, tansiyonum yerine gelsin” dedi ve başladı anlatmaya… Okuyun bakalım ne umup ne bulacaksınız… 

Abi, şu çok beğendiğin Malkovich röportaj teklifimi ikiletmedi, senin evet demen için yapmadığım cambazlık kalmadı… Ne iş ? 

Prensip olarak artık röportaj da vermiyorum, televizyona da çıkmıyorum. Biliyorsun lügatim pek kanallara uygun değil…

Savurduğun küfürlerden mi bahsediyorsun… 

Yok okuduğum şiirlerden bahsediyorum… 

OKAN BAYÜLGEN İKİ KÜFÜR HAKKIN VAR DEDİ AMA KULLANMADIM

Küfür etmediğin televizyon programı yok mu hiç senin yani?

Neydi o bizim Galatasaraylı çocuk… Hah, Okan (Bayülgen) da etmedim mesela… Programa çıkmadan önce; ‘İki küfür hakkın var abi, o kadarına yetiyor paramız’ dedi… Ama etmedim… 

Parayla mı ediyorsun küfürleri?

Ulan adam RTÜK’e ödenecek cezadan bahsediyor… 

Topu topu tek program var yani ağzını bozmadığın… 

Ne bileyim ben. Sen İbrahim’in (Tatlıses) kızının düğünündeki olayı hatırlar mısın?  

Yok hatırlamam… 

Dinle o zaman, kapıya bir çıktım 50-60 gazeteci “Ahmet Çakar hakkında ne düşünüyorsun” diye soruyor… “Onun da a… a.. k…” dedim. Fox’da anında alt yazı geçti…

Bu saatten sonra senin ağzına biber sürmek de işe yaramaz… 

Şafak (Sezer) bir röportajında “Küfürün tek yakıştığı adam Aydemir Akbaş’tır” demiş… 

Sen de yakıştırıyor musun kendine.?  

Bilmem de Galatarasaylılar Cemiyeti’nde, Çiçek barda filan küfür edeyim diye yanıma gelip çanak tutarlardı… Eh, bende de dilin kemiği yok tabii… 

Evde durum ne peki?    

Evde küfür filan etmem…   

Beyhan hanım seni paklayacak biberi bulmuş anlaşılan…  

Yok canım, hem Beyhan’a neden küfredeyim ki aramızda öyle problemler olmaz bizim… 

PIRASANIN ZEYTİNYAĞI AZ DİYE BOŞANIRDIM

image

Kaç yıldır birliktesiniz?

48…  Üç kere boşanıp dört kere evlendik.    

Her kavgadan sonra mahkemeye gidiyordunuz herhalde…  

Eh sayılır, boşandıktan iki gün sonra barışır, 15 gün sonra yeniden evlenirdik.  

Saman alevi gibi boşanma da hiç duymamıştım… Neydi ayrılıkların sebebi? 

İşte sigarayı niye yere silktin, transistorlu radyoya pil almayı neden unuttun… 

Kafa mı buluyorsun benimle, böyle boşanma nedeni olur mu? 

Olur tabii… Zeytinyağlı Pırasanın zeytinyağı az gelir, s….   böyle yemeği der boşanırım..  Evlenip boşanmaktan çok kedilerin velayetiydi beni asıl yoran. Evdeki sekiz kedinin dördü benim, dördü Beyhan’ın… 

Onu bunu bırak da hakim ne diyordu bu işe? 

Asıl sorun şahit bulmaktaydı. Son zamanlarda Metin’le Nevra (Serezli) den başkası gelmiyordu zaten. Bir de mahkeme erken saatte. Bu artist milletini uyandırmak başlı başına mesele…

ANNE SÜTÜNÜ REDDEDİNCE KEÇİ SÜTÜ VERDİLER BANA

Kılıbık mı  Aydemir Akbaş? 

Bak benim babam Manastır’dan buraya gelmiş sapına kadar bir Arnavut. Annemi sorarsan Sürmeneli hakiki bir Laz. Anlayacağın benim gibi bir kırmanın damarı tuttu mu dedem mezarından kakıp gelse sözünü dinlemem.

Kılıbık değilim mi diyorsun şimdi anlamadım. 

Ulan ben bebekken anne sütünü reddetmiş adamım… 

Senin zamanında mama filan da yoktur, ne yedin, ne içtin?

Keçi sütüyle büyütmüşler beni. Düşün artık sen inadımı. Münakaşa etmek nedir bilmem. Çünkü karşımdakini konuşturmam. Susturamazsın beni, kralını tanımam. Çiçek Bar’da, Cemiyet’te masama kimse oturamaz, kovarım. Gölgemle bile kavga ederim. Bak sen de damarıma basma… 

DEMİR CETVELİ FIRLATTIM, LAK DİYE HOCANIN ALNINA SAPLANDI

Hafif kafada huni durumu var galiba… 

Tabii… Eskiden bizim ilkokulda elişi dersi vardı. Tutuşturmuşlar  elime bir mendil, neymiş efendim, etrafına dikiş yapacakmışım… Yapmayınca da hoca bir tane vurdu bana… 

Eyvah… 

Eyvah tabii… Arnavut’a vuruyor düşünsene. Aldım demir cetveli fırlattım hocaya. Lak dedi alnına saplandı.

Mendil uğruna katil olacaksın… Polis filan geldi mi? 

Yok..  Babam geldi, beni sinir doktoruna götürdü. Adam iğne yapmak istedi. Yerim senin iğneni dedim. Bu gün bile ödüm kopar iğneden..

Peki doktor ne yaptı o zaman? 

“Siz bu çocuğu alın, Karaköy’den vapura bindirin, en öne oturtup Kavaklara kadar götürün. bir temiz hava alsın” dedi… 

Abi baban o vapurun önüne seni oturtup okyanusu geçse hava civa… Sahi nasıl bir adamdı peder bey? 

Fransızca bilen, Rumca’yı Rumdan daha iyi konuşan müthiş bir herif…  10 profesöre ders verirdi… 

OKULDA KUR’AN OKUMAM YASAKLANDI

Kendisi de mi hocaydı? 

Yok ciğerciydi ama hayat mektebinin profesörüydü… Koyu Atatürkçüydü… Onun hakkında bir kelime söyle, adamı çeker vurur… Kafamın dikine gitmeyi de ondan öğrendim…  

O da bildiğini okurdu diyorsun… 

Dinle de kararı kendin ver. O zamanlar CHP’nin baskıcı dönemi. Babam beni yasak olmasına rağmen kuran kursuna yolladı.   

Orada nasıl bir öğrenciydin bari? 

Hoca’nın en iyi talebesi bendim. İki kere hatim indirdim. Sonra bir gün ilkokulda çocukların ısrarı üzerine kuran okurken Adile hanım girdi sınıfa… 

Naşit mi? 

Şimdi kafana yiyeceksin cetveli… Adile, ilk okuldaki öğretmenimin adı. Neyse, Kuran okuduğumu duyunca hemen babamı çağırdı, bir daha okumamı yasakladı.

Baban hariciyeci olmanı istemiş… 

Nereden biliyorsun lan… 

E, dersime çalışıp geldim… 

Aferin sana… Babamın en büyük hayali hariciyeci olmamdı. Beni Galatasaray Lisesine gönderdi. Atilla Karsan,  Oktay Kurtböke, İnan Kıraç, Mehmet Şevki Eygi… Anlayacağın yok yoktu bizim dönemde…

İnan Kıraç’ı saymazsak hepsinin basın kartı var… 

Ama her biri ayrı telden çalar…. Mesela Mehmet Şevki, zamanın en büyük sağcısı… Yanlış hatırlamıyorsam Galatasaray’a orucu getiren oydu. 

KÜRT ÇOCUKLARA TÜRKÇE ÖĞRETTİM

image

Lisede mi başladı sendeki tiyatro sevdası?

Galatasaray’da okurken sanatla hiç ilgisi olmayan bir heriftim.   Derslerden kaçmak için tiyatro bölümüne yazıldım.  Hocamız Ahmet Kutsi Tecer  sayesinde de tiyatro kanıma giriverdi. 

Peder beyin planları suya mı düştü bu durumda? 

Vallahi nasıl olduysa babamdan tiyatro eğitimi için Fransa’ya gitme izni kopardım. Ama o ara   ihtilal oldu ve yedek subay öğretmenlik çıkınca ben de Paris yerine Urfa’ya gittim.  

Hariciyeci, tiyatrocu derken birden asker oldun…  Fikir değiştirmekte istikrarlısın bakıyorum. 

Sağolasın… Neyse, Urfa’nın Sürüç kazasının Kara köyüne öğretmen olarak gittim. Bir taş eve yerleştim, soğuktan anam ağladı ilk zamanlar… 

Yok muydu yakacak bir soba? 

O iklimde taş evin içinde 20 soba yaksan ısıtamazsın. Ben de aldım soluğu toprak altında… 

Anlamadım… 

Toprak altı derken, bazılarının, “insanlar doğuda mağarada yaşıyor” diye dalga geçtikleri evlerden bahsediyorum. Oralarda pizza büyüklüğünde bir tezek yakarsın 13-14 oda sımsıcak olur… Yazın desen,  sanırsın hepsi klimalı… 

Nasıldı Urfa’da hayat? 

Hududa 10 kilometre uzaklıkta olduğumuzdan geceleri binbaşıyla birlikte kaçakçı kovalar, gündüzleri Kürt çocuklarına Türkçe öğretirdim. 

Menderes devrilmiş, sen de sol görüşlüsün, keyifler gıcır o günlerde..

Yok canım… Albay bir gün yanına çağırdı, pat diye Demokrat partili olduğumu söyledim. 

ÇETİN ALTAN ELİNDE VİSKİ BARDAĞIYLA İŞİN CILKINI ÇIKARDI

Seni solcu biliyorduk, sen Menderes’çi çıktın. Bir ufak yanar dönerlik var galiba. 

Biz en şanssız kuşağız.  CHP’nin o faşizan diyebileceğimiz devrini yaşadık. Özgürlük mözgürlük ayağına Menderes hayranı oluverdik. Ardından İşçi partisi kuruldu, haydi onu destekledik. Ama onun da cılkı çıktı.

Çorbaya döndürdün işi abi… 

Burjuvalar bir gecede Marx’ı okuyup moda diye sabah solcu uyandılar.

Bu mudur işin cılkını çıkaran ? 

Sadece bu olur mu canım Çetin Altan viski bardağıyla Playboy gece kulübünde tiyatrocu Şadıman Ayşın ile aşk yaşıyor. Fotoğrafları bütün Anadolu’da elden ele dolaşıyor. 

İsteyen istediğini yapar. Demokrasiye inanmıyor musun ? 

Cahil toplumlarda demokrasi olabileceğine inanmıyorum. Dörtte üçü zır cahil olan bir ülkede hangi demokrasiden bahsediyorsun? Siyasi partilerin içinde demokrasi var mı ki memlekette olsun… Benim milletvekilim yok, parti başkanının seçtiği milletvekili var. Haydi söyle bunun neresi demokrasi? 

Çaktırmadan faşist miyiz?

Ben asker faşisti sivil faşiste tercih ederim. Apolet kendini inkar edemez ama sivil faşist kendini inkar eder çünkü üniforması yoktur. Askeri faşizm gidicidir, sivil kalıcıdır

ASKERİ FAŞİSTLERİ SİVİL FAŞİSTLERE TERCİH EDERİM

Ben en iyisi diğer soruma geçeyim. Askerden döndükten sonra ne yaptın..  

Döner dönmez Dormen tiyatrosunda çalışmaya başladım. 

İlla sahneye çıkacağım diyorsun yani… 

Sahneye çıktım çıkmasına da süpürmek için…

Rol gereği mi?

Yok ya, perdeciydim, yerleri süpürüyordum. Bir gün Haldun dedi ki ‘Gogol’da Erol Günaydın başrol oynuyor, sana da bir rol veriyorum” 

Bir yıldız mı doğuyor? 

Tabii, hem de ne yıldız, iki cümlem var oyunda. Ama o iki cümleyi nasıl söyleyeceğim diye geceleri uykularım kaçıyordu. 

Peki peder bey nasıl karşıladı Hariciyeci olmasını hayal ettiği oğlunun tiyatro sahnesine çıkmasını? 

Ne yapsın? “Hala adam olamadın, işsizsin’ dedi… Ama benim o iki cümleyle başlayan serüvenim, Haldun Dormen’den Gülriz Sururi’ye kadar bir çok ustayla çalışmamdan tut, kendi tiyatromu kurmama kadar devam etti. 

Kuran kursuna gittin, Galatasaray’da okudun, Türk tiyatrosunda önemli bir yer edindin. Ama belli bir kesim için sadece hala porno yıldızısın… Ne diyorsun bu işe? 

Bir dakika dur orada. Halk bu yargıya kesinlikle karşı. Pornonun ne olduğunu bilmeyen dört beş gazeteci yazıp çiziyor, milleti dolduruyor. Ben pornocu değilim ki, hangi filmimde bir şeyin girip çıktığı görülmüş. Kıçımı gören var mı söylesene bana… 

KÜLTÜR BAKANI KIŞLALI’YA ‘O FİLMLERİ’ ENGELLEYİN DEDİM

Filmlerinin ‘tahrik’ amaçlı olmadığını mı iddia ediyorsun?

Onlar aslında komediydi. Hatta bazı sahnelerde Louis De Funes tarzında oynardım. Sonradan işin boku çıktı. Bir gün sete genelevden iki kadın getirmişler. Anladım ki ben gittikten sonra iki setçi çocuğa biner lira verip bu kadınlarla porno çekecekler. Sonra da benim filmin içine montajlayacaklar..  Baktım olacak gibi değil, Kültür Bakanı ahmet Taner Kışlalı’ya gittim “İşin boku çıkıyor, bir engelleyin” dedim. 

Keşanlı Ali’nin Sipsili Selim’i ne oldu da Ayıkla Beni Hüsnü’ye döndü ?

O zamanlar televizyon ülkeye daha yeni gelmiş, seyirci de sinemadan elini eteğini çekmişti.  Lando Buzanco diye maymun gibi bir İtalyan’ın komedi filmleri oynardı. Afişlerde de mini etekli, mayolu kızlar… Kapılar kırılıyor. Bizim prodüktörler çaktılar tabii işi… Bir maymun aramaya başladılar, ilk teklif Ali’ye (Poyrazoğlu)  gitti.

NÜKHET’E KALBİMİ VERMİŞİM YATAĞA ATSAM NE OLUR ATMASAM NE OLUR

image

Sen ne zaman maymun oldun? 

İlk filmim sabah 11’de vizyona girdi.. Saat 1’de star oldum. ‘Konuşşma lan” lafı yıktı geçti ortalığı. 

Bu furyadan iyi para götürmüşsündür. 

Dünyaları kazandım, hepsini de gecelerde yedim.. Mesela herkes benim Nükhet’e (Duru) aşık olduğumu zannederdi.

Öyle bir şehir efsanesi vardır… 

Hangi gazinoda şarkı söylese en ön masada otururdum. Çoğunlukla tek müşteri de ben olurdum. Viski açıyorum, şişesi o günün parasıyla 1500 lira… Nukhet de  lokum mu lokum o zaman. 

Elinin eline değmediğine inanmamı bekliyorsun. 

Ulan ona kalbimde yer vermişim. Yatağa atsam ne olur, atmasam ne olur… 

Peki yenge ne diyor her gece Nukhet Duru’nun ağzının içine bakmana..  

O derdini bana değil, gitti Erol Bey’e (Simavi) anlattı. “Bu i…. paraları yiyor, bunun canına oku” dedi. Bakma Beyhan da Türkiye’nin en güzel kadınlarından biriydi. Dünya onun peşindeydi. 

Peki bu çirkinlikle sen nasıl tavladın onu? 

Bendeki karizma kimsede yoktur. İnanmazsan bu gün bile yolumu kesen kızlara sor. 

Peki sorarım….  Sen asıl Nükhet’in kulisine giden çiçeklerin içinde pırlantalar var mıydı onu söyle… 

Ben hayatımda tek bir kişiye pırlanta aldım, o da İsmet Ay…

Hayırdır sünnetinde filan mı taktın… 

(gülüyor) Doğum günü için bir tektaş almıştım. O da bekçiye çaldırmış.

Hadi bu hikayeye inandık. Hiç mi aldatmadın yengeyi? 

İnan ulan inan. Niye inanmayacaksın ki… Korkarım bir gecelik ilişkilerden.  Bel soğukluğu kapsam Beyhan’a nasıl hesap veririm. 

YILMAZ GÜNEY NEBAHAT’İ FATOŞ’TAN DAHA ÇOK SEVDİ

Biraz da Yılmaz Güney ile olan dostluğuna gelelim… 

Yılmaz’ı birkaç cümleyle anlatmak çok zor. Ağzını hiç açmasa bile sırf  bakışları için dahi kitap yazılır. Yılmaz, Nebahat (Çehre) ve ben hiç ayrılmazdık. İnanılmaz bir dostluktu. 

Hep tartışılır Fatoş’u (Güney) mu, Nebahat’i (Çehre) mi  daha çok sevdi Yılmaz Güney ? 

Bana göre Nebahat’i… Beyhan’la evlenmeseydin kimle evlenirdin diye sorsalar hiç düşünmeden Nebahat Çehre derim.  

 Aydemir Akbaş-Yılmaz Güney ikilisine dönelim. Hanginiz ateş, hanginiz baruttu?  

Onu bunu bilmem de, Yılmaz’a; “seninle arkadaş olurum ama iki şartım var” dedim.  “Arabayı hızlı sürmeyeceksin ve silahının şarjörünü bana vereceksin.” Silah onda, şarjör bende kalırdı.

YANINDA OLSAYDIM YILMAZ O SAVCIYI VURMAZDI

Yumurtalık’ta silahı çektiği zaman şarjörü senden mi aldı?  

Sus lan… Dinle bir… Haldun Dormen, Yaşar Kemal’in ‘Teneke’sini sahneye koymayı planlıyordu. “Sana ihtiyacım var” diye beni çağırınca kalkıp onun yanına gittim. İddia ediyorum ben Adana’da yanında olsaydım  o şarjörü alırdım,.Yılmaz da o savcıyı vurmazdı. Çünkü sen Yılmaz’a hakaret ettiğin an, belinde silah varsa, çeker vurur. . Keşke İstanbul’a dönmeseydim.  Bir ona yanarım bir de Kemal’in pisi pisine gitmesine… 

Hangi Kemal ?  

Kemal Sunal… Ben  o zamanlar Çicek Bar’la kavgalı olmasaydım Kemal yaşıyor olurdu. 

Abi kafam karıştı… 

Kemal’de de benim gibi uçak korkusu vardı. Beni öldürmek istiyorsan uçağa bindir. Çiçek’te sabahlara kadar oturur bu konuyu tartışırdık. Ben yanında olsaydım “Gitme lan” derdim “Ya arabayla git, ya da hiç gitme…”   

CEM YILMAZ İÇİN SENARYO YAZDIM

Pek ortalarda yoksun bu aralar. İstirahatte misin abi..

Yok 7 tane senaryo bitirdim. Cem Yılmaz için ‘Tel Cambazı’ nı yazdım. 

Beğendi mi Cem? 

Yaa ben teknolojiyi bilmiyorum ya. O yüzden Cem’e ulaşamıyorum. Twitter mı ne bir zamazingo varmış, konuşuyormuşsun oradan… 

Anladım…. Teknoloji ile aran çok iyi… 

Teknolojiden nefret ediyorum. Ampul patlasa elektrikçi çağırırım. Cep telefonunu İbrahim Tatlıses’in hatrı için aldım. 30 saniyeden uzun konuşmam. Simitçi dövmekten anam ağladı. Herif elinde son model telefonla köydeki koyunlar ne alemde diye hayvanların hatırını soruyor.   

Dur bir sakin ol…   Ciddiye alınmadığını düşünüyor musun? Bir Tony ya da Oscar alsan bile, hala arkandan ‘Civciv çıkacak, kuş çıkacak’ diyecekler. 

Atilla Dorsay seks furyası zamanı benim için “İfadesizliği ifade haline getiren Türkiye’de tek oyuncu” yazmıştı.  Boş bakarak bile herkesi yerlere yatırırdım gülmekten… Yemişim Oscar’ı, benim en büyük ödülüm halk… Sokakta yürürken millet bana hala büyüksün diye bağırıyor. Antalya’ya falan itiraz etmemin, gitmememin sebebi bu. 

HÜLYA’NIN JÜRİDE NE İŞİ VAR

image

İtirazın Antalya’ya mı, bu seneki jüri başkanına mı? 

Hülya (Avşar) yı  İstinye Park’ta görünce  “Ne işin var lan senin jüride” dedim. Bin film çekse jüri başkanı olmaya hakkı yok… 

Genco Erkal, Haldun Dormen, Yılmaz Güney, Gülriz Sururi gibi isimlerle çalışmış Aydemir Akbaş, bu günkü piyasayı nasıl değerlendiriyor? Malum devir dizi devri…    

Bizim ne dizimiz, ne edebiyatımız, ne sinemamız var. 

Abartma abi, yönetmenlerimiz yurt dışında ödül alıp duruyor.

Aradan 15 sene geçsin ondan sonra gel konuşalım. Bırak yönetmenleri doğru dürüst oyuncu bile yok. Kıvanç (Tatlıtuğ) desen, bana göre gidecek, eli mahkum. Çünkü elektriği kesik.  Kenan (İmirzalıoğlu) da aynı durumda. Mehmet Aslantuğ nerede oynadıysa film geberdi. Ona tanınan imkanın onda biri bana tanınsa yıkardım bu piyasayı.   

Muhteşem Yüzyıl’ı da beğenmiyorum deme…

Muhteşem Seks olmalıymış adı. Ulan ben güldürüyordum  pornocu dediler, bunlar mastürbasyon yaptırıyor. 

Hasta Galatasaraylı olduğunu bilmeyen yok. Takımı bu sene nasıl buluyorsun?  

Maçlara gidemiyorum. Almıyorlar basın tirbününe. Barcelona maçında spikere saldırdım. Bir de milletvekiline tekme atmışım. 

O zaman evde seyrediyorsundur. 

Televizyonla kavga ediyorum, etrafı kırıp döküyorum diye Beyhan onu da yasakladı. 

Evde maç seyretmiyorsun, peki ya porno? 

Bayılırım. Ama dur ulan, bunu yazmasan mı acaba… Evde bir sürü porno var, Beyhan yakalarsa okur çarkıma…

Haber Merkezi tarafından yazılan bu haberi beğendiyseniz bunları da beğenebilirsiniz

web sitesi uygulama / geliştirme: