Türkiye’de Faiz Politikası: Telesiyej Öncesi Kayak Gibi, İniş Kolay Çıkış Zor
Türkiye ekonomisi, son yıllarda yüksek enflasyon ve faiz politikaları arasında sıkışmış bir tablo sergilerken, The Economist son analizinde Türkiye’nin enflasyonla zorlu mücadelesine odaklanıyor. Bu bağlamda, Türkiye’de faiz oranlarını ayarlamak, telesiyej öncesi dönemde kayak yapmaya benzetiliyor; yani, enflasyonu düşürmek için faizleri artırmak kolay değil, bu süreç zaman alıyor ve oldukça yorucu. 2023 yazından bu yana faiz oranları artırılırken, bu yükselişin etkileri ancak şimdi görülmeye başlıyor.
Faiz Artışları ve Enflasyonla Mücadele
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2023 yazında başlattığı faiz artırımı süreciyle toplamda yüzde 41,5 puanlık bir artış gerçekleştirdi. Bu artış, daha önceki düşük faiz politikalarının yarattığı enflasyon sarmalını yavaşlatma konusunda etkili olmaya başladı. Yıllık tüketici fiyat endeksi, 2023 Haziran ayında yüzde 71,6 iken, Eylül ayında yüzde 49,4’e düştü. Bu, son üç yılda enflasyonun üzerinde faiz oranı görmenin ilk örneği olarak kaydedildi. Ancak, Türkiye’nin sıkılaştırma politikasında henüz yolun sonuna gelinmediği anlaşılıyor. TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay da bu durumu doğrulayarak, aylık enflasyon eğilimi sürdürülebilir bir temele oturana kadar sıkı para politikasına devam edileceğini ifade etti.
Tüketicilerin Sabırsızlığı ve Siyasi Etkiler
Ekonomideki bu sıkılaştırma politikalarının vatandaşlar üzerindeki etkisi ise oldukça sert hissediliyor. The Economist, Türk tüketicilerin ekonomik koşulların iyileşmesinden çok şikayetçi olduğunu belirtiyor. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2024 yerel seçimlerinde yaşadığı yenilgi, ekonomik politikaların halk üzerindeki olumsuz etkisinin bir yansıması olarak görülüyor. Hükümet, bu politikaların etkilerini düzeltmek ve ekonomiyi stabilize etmek için zamana sahip, ancak erken seçim ihtimali her zaman gündemde.
Para Politikası ve Hükümetin Harcamaları
Türkiye’de enflasyonun yapışkan kalmasının önemli nedenlerinden biri, parasal disiplin ile hükümetin cömert harcama politikaları arasındaki dengesizlik olarak görülüyor. TCMB ekonomiyi frenlemeye çalışırken, hükümetin harcamalar konusunda frene basmaması eleştiriliyor. Erdoğan’ın ekonomik ortodoksiye geç yönelmesi, yatırımcı güvenini yeniden kazandırmaya başlasa da sıradan tüketiciler hâlâ endişeli. Son beş yılda yaşanan finansal dalgalanmalar, Türk lirasının değer kaybı ve sürekli değişen ekonomi yönetimi, halkın güveninin tam anlamıyla toparlanmasını zorlaştırıyor.
Lira Mevduatlarında Artış ve Dolarizasyonun Azalması
Merkez Bankası’nın aldığı önlemler, halkı tasarruflarını Türk Lirası cinsinden yapmaya teşvik ediyor. Yüksek mevduat faizleri, Türk lirasına olan ilgiyi yeniden canlandırarak uzun süredir devam eden dolarizasyon eğilimini tersine çevirdi. Geçen yıl toplam mevduatın yüzde 31’i lira cinsindeyken, bu oran yüzde 53’e yükseldi. Ayrıca, Erdoğan’ın önceki kabinesinin bütçeye eklediği kur korumalı mevduat programı da etkisiz hale getirilmeye başlandı. Bir yıl içinde bu programdan yaklaşık 100 milyar dolar çekildi.
Türkiye, ekonomik toparlanma sürecinde zorlu bir yol kat ediyor. Faiz artırımları ve enflasyonla mücadele, ekonomiyi stabilize etme yönünde ilerlerken, hükümetin harcama politikaları ve halkın yaşadığı zorluklar, bu sürecin karmaşık ve uzun vadeli olduğunu gösteriyor. Ancak, lira mevduatlarının yeniden canlanması ve dolarizasyonun azalması, Türkiye ekonomisinin geleceği için olumlu sinyaller veriyor.