Tecavüz ve Katliamlarla Kavrulan Sudan: Uluslararası Toplum Sessiz
Tecrübeli New York Times yazarı Nicholas Kristof, iki Pulitzer ödülünden birini 20 yıl önceki Darfur soykırımı haberleriyle kazandıktan sonra, bugün yeniden açlık ve iç savaşın acılarıyla kavrulan Sudan topraklarına geri döndü. Sudan’daki trajediyi, vahşeti ve açlığı bir kez daha dünyaya duyurmak için, Darfur’dan Çad’a kaçan mültecilerin yaşadığı insanlık dramını yerinde gözlemledi. Sudan’da yaşanan bu dehşet verici olaylar, dünya kamuoyunun dikkatini ne yazık ki yeterince çekmedi.
Darfur bölgesinde Arap milisler, Meryem Süleyman‘ın köyüne girdiğinde köyde yaşayan çocukları ve yetişkinleri bir araya toplayarak, siyah Afrikalı etnik gruplara karşı yapılan sistematik bir katliamın ilk adımını attı. Milislerin lideri, “Tek bir siyahi bile görmek istemiyoruz” sözleriyle, siyahların köle olduğunu ve Sudan’da onlara yer olmadığını alaycı bir şekilde ifade etti. Meryem, bu liderin siyah olduğu için bir eşeği bile öldürdüğünü ve köydeki birçok insanın kurşuna dizildiğini acı içinde anlattı. Kardeşlerinin gözleri önünde infaz edilmesi, Meryem’in hayatında asla silinmeyecek bir travma yarattı.
Sudan’da Tecavüz Bir Savaş Politikası mı?
Sudan’daki iç savaş, sadece toplu infazlarla değil, toplu tecavüzlerle de büyük bir vahşeti gözler önüne seriyor. Meryem, Arap milislerin, köydeki kadınları ve kız çocuklarını etrafını sararak tecavüz ettiklerini, kendisinin hamile olmasına rağmen bir milisin kendisine saldırdığını ve bebeğini düşürdüğünü anlattı. Bu durum, sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik bir işkenceye dönüştü. Milislerin, siyahi Sudanlıları ülkeden çıkarmak ve onları sindirmek için cinsel şiddeti bir silah olarak kullandığı anlaşılıyor. Darfur’daki bu olaylar, 20 yıl önceki soykırımın bir tekrarı gibi gözüküyor.
Sudan’dan kaçan mülteciler, Çad sınırına sığınırken açlık ve güvensizlikle mücadele ediyorlar. Suad Urkud, Sudan’da erkeklerin tarlaya gitmesine izin verilmediğini ve köyde yetişen ürünlerin hasat edilemediğini söyledi. Bu da açlığı daha da derinleştiriyor. Ayrıca milislerin köylülere uyguladığı tecavüz ve cinsel şiddet, köylerde korku ve kaos yaratıyor. Suad, köyündeki kadınların herkesin önünde tecavüze uğradığını, bazılarının bu yüzden kocaları tarafından terk edildiğini anlattı. Bu gibi olaylar, Sudan’da tecavüze uğrayan kadınların toplum içinde damgalandığını ve hayatlarının geri dönülmez bir şekilde değiştiğini gösteriyor.
Sudan’daki Açlık Krizi ve 13 Milyon Hayat Tehlikede
Sudan’daki iç savaş ve cinsel şiddetin yanı sıra, açlık krizi de büyük bir tehdit oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı CEO’su Cindy McCain, Sudan’daki açlık krizinin felaket boyutunda olduğunu ve müdahale edilmediği takdirde durumun daha da kötüye gideceğini belirtti. Hollanda’daki bir araştırma enstitüsü, 2025 yılı itibarıyla Sudan’da 13 milyon kişinin açlıktan ölebileceğini öngörüyor. Bu, dünya tarihindeki en büyük açlık felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçebilir.
Sudan’da açlığın eşiğinde yaşayanlardan biri de Süreyya Muhammed. Süreyya, 17 yaşında olmasına rağmen, annesini ve babasını kaybettikten sonra kardeşlerine bakmak zorunda kaldı. Sudan’dan kaçıp Çad’a sığınan Süreyya, günde sadece 8.5 lira kazanarak kardeşlerinin karnını doyurmaya çalışıyor. Yemek bulamadıklarında ise sadece su içerek hayatta kalmaya çalışıyorlar. Süreyya’nın yaşadığı bu trajedi, Sudan’daki milyonlarca insanın karşı karşıya olduğu açlık krizini ve çaresizliği gözler önüne seriyor.
Dünya Sudan’a Gözlerini Kapıyor
Sudan’da yaşanan bu dram ve açlık krizi, dünya liderlerinin gündeminde yeterince yer bulamıyor. Nicholas Kristof, ABD Başkanı Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris gibi dünya liderlerinin, Sudan’daki bu kriz karşısında adım atması gerektiğini vurguluyor. Ancak ne yazık ki uluslararası toplum, Sudan’da yaşanan bu insanlık dramına karşı sessiz kalmayı sürdürüyor.
Sudan’daki kriz, sadece açlık ve tecavüzle sınırlı değil. Silah akışının durdurulması ve insani yardım koridorlarının açılması gerektiği çağrısı yapılsa da, bu konuda henüz somut bir adım atılmadı. Mülteci kamplarındaki milyonlarca Sudanlı, dünya liderlerinin yardımını beklerken, yaşanan acılar ve travmalar derinleşiyor.
Sudan’daki vahşet ve açlık krizine dikkat çeken bu yazı, dünya liderlerine bir çağrı niteliğinde. Sudan’daki bu insanlık dramına karşı harekete geçilmezse, milyonlarca insan açlıktan ölecek ve insanlık tarihine bir kara leke daha eklenecek.