İsrail’in Lübnan’a Müdahalesi Uluslararası Hukukun Sınırlarını Zorluyor
İsrail’in geçen ay Lübnan’a başlattığı işgal, hem uluslararası hukuk hem de askeri strateji açısından tartışılmaya devam ediyor. New York Times’ın analizine göre, bazı uzmanlar İsrail’in Hizbullah’ın roket saldırılarına karşı meşru müdafaa hakkına sahip olduğunu savunurken, diğerleri bu hakkın sınırlarını sorguluyor ve orantısız güç kullanımının hukuki sorunlar yaratabileceğine dikkat çekiyor.
Meşru Müdafaa Hakkı Tartışmaları
İsrail, Lübnan’daki Hizbullah‘ın bir yıldır topraklarından gerçekleştirdiği roket saldırılarına karşı meşru müdafaa hakkını öne sürüyor. Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. Maddesi, üye devletlere silahlı saldırılara karşı kendini savunma hakkı tanıyor. Ancak BM Şartı’nın 2(4). Maddesi, güç kullanımını ve diğer devletlerin egemenliğine müdahaleyi yasaklıyor. Dolayısıyla, İsrail’in bu hakkı kullanırken orantısız güç uygulayıp uygulamadığı, hem hukuki hem de ahlaki açıdan tartışma konusu.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden uzman Hugh Lovatt, İsrail’in savunma hakkı ile Lübnan’ın egemenlik hakları arasında bir denge kurulması gerektiğini belirterek, yasallığın kişilere göre değişebileceğini vurguluyor. Diğer yandan, Göttingen Üniversitesi’nden hukuk profesörü Kai Ambos, meşru müdafaanın sınırlarının olduğunu ve güç kullanımının tehdit ile orantılı olması gerektiğini söylüyor.
Sivillerin Korunması ve Orantılılık İlkesi
Savaşta sivillerin korunması, uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri. Hizbullah askeri hedeflerini sivil binalara yerleştirse bile, İsrail’in saldırılarda sivilleri koruma yükümlülüğü devam ediyor. Yale Üniversitesi’nden uluslararası hukuk profesörü Oona Hathaway, hava saldırıları ile kara işgalleri arasında hukuken bir fark olmadığını, önemli olanın güç kullanımının ölçülü ve orantılı olması gerektiğini belirtiyor. BM verilerine göre, son haftalarda Lübnan’da 1.500’den fazla kişi İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybetti.
Uluslararası Hukukta Yaptırım Zorlukları
İsrail’in Lübnan’daki askeri operasyonlarına yönelik uluslararası hukuki adımların uygulanması zor olabilir. Uluslararası Adalet Divanı, belirli savaş suçları ve insan hakları ihlallerine dair davaları ele alsa da, İsrail gibi devletlerin bu kararları uygulamayı reddetmesi ihtimali bulunuyor. Bu durumda, mesele Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşınabilir, ancak Konsey’in kararları hızlı bir şekilde sonuçlanamayabilir. Genel Kurul’un da İsrail’e karşı yaptırım yetkisi bulunmuyor.