Almanya Ekonomisinde “Sanayisizleşme” Riski Artıyor
Almanya, tarih boyunca Avrupa’nın ekonomik motoru ve sanayi devi olarak tanınsa da son yıllarda iş modeli ciddi bir baskı altında. Otomotiv, mühendislik ve kimya sektörlerinde yaşanan krizler, ülkenin ekonomik yapısını kökünden tehdit ediyor. Bu sektörlerdeki sorunlar, ülkenin büyüme performansını aşağı çekmekle kalmıyor, aynı zamanda Almanya’nın geleneksel sanayi temelli iş modelinin sürdürülebilirliği konusunda da soru işaretleri yaratıyor.
Almanya’nın Ekonomisinde Daralma: Otomotiv, Mühendislik ve Kimya Sektörlerinde Çöküş
Otomotiv, mühendislik ve kimya sektörleri, Almanya’nın sanayileşmiş yapısının temel taşları olarak bilinir. Ancak, pandemi, Ukrayna savaşı ve yüksek enerji maliyetleri gibi etkenler bu sektörleri aynı anda büyük bir çıkmaza soktu. Almanya, son üç yıldır yavaş yavaş krize sürüklenirken, Volkswagen, ThyssenKrupp ve Continental gibi dev şirketler ciddi kayıplar yaşadı. Otomotiv devi Volkswagen, tarihinin en kötü dönemini geçiriyor ve bazı fabrikalarını kapatma riskini değerlendiriyor.
Kimya sektörü, enerji fiyatlarındaki artışlardan dolayı ağır darbe aldı. Sektörün üretimi, enerji bağımlılığı ve yüksek maliyetler nedeniyle 2018 seviyesinin %18 altına geriledi. Almanya’nın kimya endüstrisi, büyük ölçüde Rusya’dan ithal edilen hidrokarbonlara dayandığı için, Ukrayna işgali sonrası enerji fiyatlarındaki dalgalanmalardan doğrudan etkilendi.
Mühendislik sektöründe ise, ThyssenKrupp gibi köklü şirketler, çelik biriminin geleceği hakkında karar veremiyor, bu da binlerce çalışanın işini tehlikeye atıyor. Almanya Sanayi Federasyonu (BDI) Başkanı Siegfried Russwurm, “Almanya’nın iş modeli ciddi risk altında” diyerek, 2030’a kadar endüstriyel üretimin beşte birinin ortadan kalkabileceğini belirtti.
Ekonomik Performansta Gerileme: Düşük Büyüme Oranı ve Artan Resesyon Riski
Almanya’nın ekonomik performansı, pandemi sonrası toparlanma sürecinde diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha yavaş kaldı. IMF tahminlerine göre, Almanya’nın 2024’teki büyüme oranı yalnızca %0,8 olacak. Uzmanlar, bu düşük büyüme oranını Almanya’nın yeni “normal” büyüme hızı olarak değerlendiriyor. Deutsche Bank Baş Ekonomisti Robin Winkler, Almanya’nın bu dönemi II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan “en bariz gerileme dönemi” olarak tanımlıyor.
Siyasi İstikrarsızlık ve Aşırı Sağcı Partilerin Yükselişi
Ekonomik sıkıntılar Almanya’daki siyasi istikrarı da tehdit ediyor. Şansölye Olaf Scholz liderliğindeki koalisyon hükümeti içindeki partiler – Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Liberaller – arasında gerginlikler artıyor. İktidar bloğu içindeki bu ayrışmalar, Almanya’nın ekonomik ve mali politikalarında güçlü bir liderlik sergilenmesini zorlaştırıyor. Aşırı sağcı AfD ve radikal solcu Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) gibi popülist partilerin yükselişi de ülkedeki siyasi belirsizlikleri artırıyor.
Yüksek Enerji ve İşgücü Maliyetleri, Vasıflı Eleman Eksikliği
Alman ekonomisinin sorunları, yüksek enerji maliyetleri, işgücü maliyetleri, kurumlar vergisi ve artan bürokrasiyle daha da derinleşiyor. İş dünyası liderleri, Almanya’nın enerji fiyatlarının hala pandemi öncesi seviyelerin üç katı olduğunu belirtiyor. Almanya’nın sanayiye dayalı yapısı, yüksek enerji maliyetleriyle başa çıkmakta zorlanıyor. Ek olarak, vasıflı işgücü eksikliği ve altyapı yatırımlarının yetersiz kalması, Almanya’nın rekabet gücünü zayıflatıyor.
Çin ile İlişkilerin Değişimi: Almanya’nın İhracat Dengesi Bozuluyor
Almanya’nın sanayi odaklı yapısı, Çin’le olan ilişkilerinde yaşanan değişimden de etkileniyor. Çin, uzun süre Almanya’nın en büyük ticaret ortaklarından biri olarak büyük bir ihracat pazarıydı. Ancak Çin, artık ithalatçı bir ülke olmanın ötesine geçerek, küresel bir üretici ve ihracatçı olarak Almanya’nın en büyük rakiplerinden biri haline geldi. Almanya’nın ünlü otomobil markaları Volkswagen, Mercedes-Benz ve BMW, Çin’in kendi elektrikli araç üreticileri ile rekabet etmekte zorlanıyor.
Alman Otomotiv Sektörü Elektrikli Araçlarda Geri mi Kaldı?
Almanya’nın otomotiv sektörü, fosil yakıtlı araçlarda dünya lideri olsa da, Çin’in BYD, Nio ve XPeng gibi elektrikli araç markaları, yerel pazarda hızla büyüyor. Çin’in elektrikli araç pazarındaki hızlı yükselişi, Alman otomobil markalarını tehdit ediyor. Çin hükümeti tarafından sağlanan sübvansiyonlar, Çinli otomobil üreticilerinin yerel pazarda daha uygun fiyatlarla satış yapmasına imkan tanıyor. Alman otomotiv sektörü, pazar payını korumak için Avrupa’da yüzde 45’e varan anti-damping vergileri uygulanmasını destekliyor.
Sanayisizleşme ve Alman Ekonomisinin Geleceği
Almanya’nın otomotiv endüstrisi son yıllarda üretimde ciddi bir düşüş yaşadı. Alman Otomotiv Endüstrisi Birliği (VDA) verilerine göre, ülkedeki taşıt üretimi 2016’daki 5,7 milyon seviyesinden 4,1 milyona geriledi. 2018’den bu yana sektörde 64 bin kişi işini kaybetti. Almanya’daki otomotiv işgücünün %8’i bu süreçte etkilendi. Deutsche Börse CEO’su Theodor Weimer, Almanya’nın giderek “gelişmekte olan bir ülkeye dönüşme riski” taşıdığını ve ülkenin “hurdacıya” döndüğünü belirtti.
Almanya’nın AB Ekonomisine Etkisi
Almanya, AB GSYİH’nin dörtte birini oluşturduğu için, bu ekonomide yaşanacak kalıcı bir gerileme tüm Avrupa Birliği’ni olumsuz etkileyebilir. Almanya’nın ithalatının %66’sı AB ülkelerinden gerçekleşiyor, bu da Almanya’nın ekonomik sıkıntılarının AB ekonomisini doğrudan etkilediğini gösteriyor. Eğer Almanya sanayisizleşme sürecine girerse, Avrupa’nın ekonomik yapısı ciddi bir darbe alabilir.
Gelecek için Umut Var mı?
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, Almanya’nın çöküş döneminde olmadığını ve işgücü piyasasının gücüne dikkat çekerek, işsizlik oranının düşük olduğunu vurguladı. Ancak Alman İktisat Uzmanları Konseyi, Almanya’nın düşük büyüme oranı ile belirlenen yeni bir normalle yüzleşmesi gerektiğini belirtiyor. Potansiyel büyüme oranının yalnızca %0,4 seviyelerinde olması, Almanya’nın uzun vadede düşük performanslı bir ekonomik yapıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Kaynak: Financial Times