AB, “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma” Programını Onayladı: 800 Milyar Avroluk Dev Plan!
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, uzun süredir tartışılan “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma” programına resmen onay verdi. AB Komisyonu tarafından mart ayında duyurulan ve ReARM Europe adını taşıyan bu program, Avrupa’nın savunma kapasitesini yeniden şekillendirmeyi hedefliyor. Yaklaşık 800 milyar avroluk (yaklaşık 38,8 trilyon lira) dev bütçesiyle, program Avrupa’nın güvenlik politikalarında tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Avrupa Güvenlikte Yeni Bir Döneme Giriyor
Rusya-Ukrayna savaşı sonrası savunma endişelerinin giderek arttığı Avrupa’da, AB Konseyi üye ülkelerin programı onayladığını duyurdu. Bu onay, Avrupa’nın artık “barış zamanı politikaları”ndan uzaklaşarak, yeni bir savunma paradigmasına geçtiğinin göstergesi olarak yorumlanıyor.
ReARM Europe planı kapsamında, üye ülkelere savunma harcamalarında mali kurallarda esneklik tanınacak. Böylece, devletler kendi savunma bütçelerini artırırken, AB fonlarından da destek alabilecek. Bu durum, hem ekonomik hem de askeri açıdan kıtanın daha dayanıklı hale gelmesini amaçlıyor.
AB Komisyonu: “Bu Bir Zorunluluk, Tercih Değil”
AB Dönem Başkanı Danimarka’nın AB Bakanı Marie Bjerre, yaptığı açıklamada bu adımın yalnızca bir seçenek değil, bir “zorunluluk” olduğunu vurguladı. Bjerre, “Avrupa artık güvenliğini başkalarına emanet edemez. Birliğin kilit fonlarını savunma yatırımlarına açmak, geleceğimiz için elzemdir.” ifadelerini kullandı.
Ayrıca, AB’nin 2030 hedefleri doğrultusunda, üye ülkelerin kolektif savunma hazırlıklarının güçlendirilmesi gerektiğini belirtti. Programın bu nedenle yalnızca silahlanma değil, aynı zamanda savunma sanayisinin modernizasyonu ve teknolojik bağımsızlık anlamına geldiğini söyledi.

Ursula von der Leyen: “Yeniden Silahlanma Çağındayız”
Programı ilk olarak mart ayında duyuran AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın artık yeni bir çağın eşiğinde olduğunu dile getirmişti. Von der Leyen, “Yeniden silahlanma çağında olduğumuz açık. Avrupa, savunma harcamalarını büyük ölçüde artırmaya hazır.” diyerek, programın stratejik önemine dikkat çekmişti.
Von der Leyen’e göre, ReARM Europe yalnızca askeri bir hamle değil; aynı zamanda Avrupa’nın jeopolitik güç dengesinde yeniden söz sahibi olma isteğinin bir yansıması. Özellikle son yıllarda NATO’ya olan bağımlılığın tartışıldığı bir dönemde, Avrupa’nın kendi savunma kimliğini inşa etmesi hedefleniyor.
2025’e Kadar Parlamento Onayı Bekleniyor
AB Konseyi’nin onayının ardından, Avrupa Parlamentosu ile görüşmelerin 2025 sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Parlamento sürecinin ardından fonların dağıtımı ve projelerin belirlenmesi aşamasına geçilecek.
Programın detaylarında, savunma sanayisi yatırımlarına öncelik verilmesi, teknolojik Ar-Ge destekleri ve siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi gibi unsurlar öne çıkıyor. Bu kapsamda, Avrupa’da hem özel hem de kamu sektörünün aktif şekilde sürece dahil olması bekleniyor.
Ekonomik Etkiler ve Tartışmalar
Her ne kadar program Avrupa’nın güvenliğini artırmayı hedeflese de, 800 milyar avroluk dev bütçe birçok ekonomist tarafından tartışmalı bulunuyor. Eleştirmenler, bu büyüklükteki bir yatırımın sosyal harcamaları kısıtlayabileceğini ve enflasyonist etkiler yaratabileceğini öne sürüyor.

Buna karşın savunma yanlıları, programın sadece güvenlik değil, aynı zamanda istihdam yaratma ve teknolojik gelişim anlamında da fayda sağlayacağını savunuyor. Avrupa’nın savunma sanayisi ekosisteminde yaklaşık 1 milyon yeni istihdam oluşabileceği tahmin ediliyor.
Avrupa İçin Stratejik Bir Dönüm Noktası
Tüm bu gelişmeler, Avrupa’nın küresel güvenlikte daha bağımsız bir aktör olma çabasının somut bir yansıması olarak değerlendiriliyor. ABD ve NATO ekseninde şekillenen güvenlik stratejilerinden farklı olarak, Avrupa kendi savunma geleceğini kendi elleriyle yazmak istiyor.
Sonuç olarak, “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma” programı yalnızca bir yatırım planı değil; kıtanın güvenlik, ekonomi ve diplomasi alanlarında yeni bir kimlik kazanmasının ilk adımı olarak görülüyor. Avrupa, belki de uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar kararlı bir şekilde “kendi güvenliğini kendi kurallarıyla” inşa etmeye hazırlanıyor.

