Almanya, İtalya ve Japonya Neden Kendi Nükleer Güçlerini Kuramıyor?

Almanya, İtalya ve Japonya, askeri harcamalarını artırmalarına rağmen neden ABD’nin nükleer caydırıcılığına bağımlı?

Almanya, İtalya ve Japonya, askeri harcamalarını artırmalarına rağmen nükleer caydırıcılık konusunda ABD’ye bağımlı kalmaya devam ediyor. Uzmanlara göre, bu durumun temel nedenlerinden biri, İkinci Dünya Savaşı sonrası barış anlaşmalarıyla bu ülkelerin askeri kapasitelerinin kısıtlanmış olması.

Roma LUISS Üniversitesi’nden Raffaele Marchetti, bu üç ülkenin savaş sonrası dönemde hegemonyacı ve militarist zihniyetten arındırılarak, “sivil güçler” olarak şekillendirildiğini vurguluyor.

Bu nedenle, Almanya, İtalya ve Japonya’nın bağımsız bir nükleer caydırıcılık gücü geliştirmesi hem tarihsel hem de siyasi sebeplerle zor görünüyor.

Almanya: Ordu Güçleniyor, Ancak Nükleer Güvence Hâlâ ABD’den

Almanya, ordusunu güçlendirmek için büyük bir askeri bütçe ayırsa da, nükleer caydırıcılık konusunda ABD’ye güvenmeye devam ediyor.

  • Almanya’da, Hristiyan Demokratlar (CDU) ve Sosyal Demokratlar (SPD) geçtiğimiz hafta yüz milyarlarca euroluk yeni bir savunma fonu oluşturulması konusunda anlaştı.
  • Alman parlamentosunun raporuna göre, Bundeswehr’in (Alman ordusu) 2031 yılına kadar on binlerce yeni askere ihtiyacı var.
  • Modernizasyon ihtiyacı büyük: Soğuk Savaş sonrası eskiyen askeri teçhizatın yenilenmesi gerekiyor.
  • Hava savunma sistemleri ve savaş tankları için ek alımlar hızlandırıldı.

Ancak tüm bu askeri harcamalara rağmen, Almanya bağımsız bir nükleer caydırıcılık gücü oluşturmayı değil, ABD’nin nükleer şemsiyesi altında kalmayı tercih ediyor.

Paris merkezli IFRI düşünce kuruluşundan Jacques-Pierre Gougeon, “Alman ordusunun büyümesi, ancak Avrupa siyasi çerçevesinde mümkün olabilir” diyerek, Berlin’in savunma politikasının AB iş birliğiyle şekillendiğini belirtiyor.

Avrupa’da, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya’nın da dahil olduğu bir Avrupa merkezli nükleer caydırıcılık stratejisi geliştirme fikrini öne sürse de, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri mevcut NATO güvencesini daha sağlam bir seçenek olarak görüyor.

Alman AP üyesi Tobias Cremer, bu konuda “Bir nükleer şemsiye iki nükleer şemsiyeden daha iyidir. ABD’nin NATO kapsamındaki nükleer caydırıcılığı, Avrupa’nın güvenliği için en iyi garantidir” diyor.

İtalya: Savunma Yatırımları Artıyor, Ancak Nükleer Seçenek Masada Değil

İtalya da ABD’nin Avrupa’daki askeri rolünün azalması ihtimalinden endişe duyan ülkelerden biri.

  • İtalya’da 120’ye yakın ABD ve NATO askeri tesisi bulunuyor.
  • Ülkenin askeri harcamaları GSYH’nin %1,59’u ile Almanya’nın gerisinde.
  • İtalyan silah üreticisi Leonardo, Alman Rheinmetall ile yeni nesil ağır tank üretimi için anlaşma yaptı.
  • İtalya, Japonya ve İngiltere, altıncı nesil savaş uçağı üretimi için ortak bir proje yürütüyor.

Ancak tüm bu girişimlere rağmen, İtalya bağımsız bir nükleer caydırıcılık stratejisi yerine ABD’nin nükleer korumasına güvenmeyi sürdürüyor.

Roma LUISS Üniversitesi’nden Marchetti, “İtalya için stratejik özerklik, ABD’nin nükleer korumasından vazgeçmek anlamına gelmiyor” diyerek Washington’un caydırıcılığının vazgeçilmez olduğunu belirtiyor.

Japonya: Bölgesel Tehditler ve ABD’nin Güvencesi

Japonya, Çin, Rusya ve Kuzey Kore gibi bölgesel tehditlerle karşı karşıya. Bu nedenle, ABD’nin nükleer caydırıcılığı Japonya’nın güvenlik politikasının merkezinde yer alıyor.

  • Japon hükümeti, askeri harcamalarını 2027 yılına kadar GSYH’nin %2’sine çıkarma kararı aldı.
  • Tokyo, hava savunma sistemlerini geliştirmeye öncelik veriyor.
  • Japonya’daki ABD askeri varlığı kritik: Okinawa adası da dahil olmak üzere 50.000’den fazla Amerikan askeri Japonya’da konuşlanmış durumda.

Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki’nin bombalanmasının yarattığı travma, ülkede nükleer silah geliştirilmesine karşı büyük bir kamuoyu tepkisi yaratıyor. Bu nedenle, Japon hükümeti, ABD’nin nükleer korumasına bağımlı kalmayı sürdürüyor.

Çağdaş Çin Çalışma Merkezi kurucusu Silvia Menegazzi, Hint-Pasifik bölgesinin Avrupa’dan daha kırılgan bir jeopolitik yapıya sahip olduğunu ve Japonya’nın ABD’nin korumasına kesinlikle ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.

Menegazzi’ye göre, “NATO’nun Hint-Pasifik’teki varlığını artırma girişimi, Japonya’nın ABD ile olan savunma bağlarını daha da güçlendirmesine yol açıyor”.

ABD’nin Nükleer Şemsiyesi Neden Vazgeçilmez?

Almanya, İtalya ve Japonya’nın askeri kapasitelerini artırmalarına rağmen nükleer caydırıcılıkta ABD’ye bağımlı kalmalarının başlıca sebepleri şunlar:

  1. Tarihsel Faktörler: II. Dünya Savaşı sonrası bu ülkeler, militarist geçmişlerinden uzaklaştırıldı.
  2. Jeopolitik Riskler: Avrupa ve Asya’da Rusya, Çin ve Kuzey Kore gibi tehditlerin varlığı.
  3. ABD’nin Küresel Rolü: NATO ve Hint-Pasifik güvenlik yapılarında ABD’nin vazgeçilmez caydırıcılığı.
  4. Ekonomik Maliyetler: Bağımsız bir nükleer program yürütmenin finansal ve politik yükü.
  5. Halkın Nükleer Karşıtı Tavrı: Özellikle Japonya’da nükleer silahlara karşı kamuoyunun güçlü direnci.

Bu faktörler nedeniyle, bu üç ülke nükleer caydırıcılıkta ABD’ye güvenmeye devam edecek gibi görünüyor.

web sitesi uygulama / geliştirme: