Sırbistan Sokakları Kaynıyor: 15 Kişinin Can Verdiği Felaket Halkı Nasıl Birleştirdi?
2024 yılının Kasım ayında Sırbistan’ın Novi Sad şehrindeki tren garının çökmesi, ülke genelinde büyük bir travmaya ve öfkeye neden oldu. Felaket sırasında 15 kişi hayatını kaybederken, birçok kişi yaralandı. Tren garının çökmesine dair ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları, halkın güvenini derinden sarstı. Özellikle altyapı projelerinde Çinli şirketlerle yapılan anlaşmaların gereği gibi denetlenmediği ve yapılan işlerde ciddi ihlallerin olduğu iddiaları, toplumda büyük bir yankı uyandırdı.
Bu trajedi, halkın yalnızca adalet talep etmesiyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda ülkedeki otoriter yönetim anlayışına ve yolsuzluklara karşı büyük bir isyana dönüştü. Protestolar, Novi Sad’dan başlayarak Belgrad ve diğer şehirlere yayıldı.
Üniversiteler Direnişin Kalbi Oldu
Sırbistan’daki öğrenciler, bu adaletsizliğe karşı ilk tepkiyi veren grup oldu. Çatının çökmesinden yalnızca üç hafta sonra Belgrad Üniversitesi’nde öğrenciler fakülteleri işgal etmeye başladı. Bu işgal, kısa sürede ülke genelindeki 80’den fazla fakülteye yayıldı. Üniversiteler, yalnızca birer eğitim alanı olmaktan çıkıp adalet talep eden gençlerin kalelerinden biri haline geldi.
Belgrad Üniversitesi’nde her gün öğrenciler, eylemlerin rotasını planlamak, yazılı açıklamaları hazırlamak ve döviz-pankart yapımı gibi görevler için bir araya geliyor. Fakültelerdeki bu hareketlilik adeta bir dayanışma merkezi oluşturmuş durumda. Öğrenciler sadece adalet taleplerini yükseltmekle kalmıyor; aynı zamanda, bu süreçte demokratik bir kültür oluşturarak topluma örnek oluyor.
22 yaşındaki öğrenci Veljko Zivanovic, “Bizim bir liderimiz yok; hepimiz bir aradayız ve hayallerimiz için mücadele ediyoruz. Bu barikatlar, neslimizin cesaretini gösteriyor” diyerek protestoların yalnızca bir grup öğrenci hareketi olmadığını, ülkenin geleceğine dair bir umut taşıdığını vurguluyor.
Protestoların Güçlü Sembolü: Kırmızı Boyanmış Eller
Sırbistan’daki bu direnişin sembollerinden biri, kanı temsil eden kırmızıya boyanmış eller oldu. Bu sembol, felakette hayatını kaybedenlerin anısını canlı tutmak ve sorumluların hesap vermesi gerektiğini haykırmak için güçlü bir araç haline geldi. Protestocular, bu sembolü kullanarak eylemlerini ulusal ve uluslararası platformlara taşımayı başardı. Ayrıca, her gün saat 11:52’de, çökmenin yaşandığı saatte, ülke genelinde hayat 15 dakika boyunca duruyor. Bu sessizlik, hem kayıpların anısına bir saygı hem de taleplerin unutulmaması için bir hatırlatma niteliğinde.
Yolsuzluk İddiaları ve Devletin Tepkisi
Novi Sad’daki tren garı, Çinli şirketlerle yapılan altyapı projelerinin bir parçası olarak renovasyona alınmıştı. Ancak renovasyon çalışmalarının yolsuzluk ve ihmal nedeniyle gerektiği gibi yapılmadığı iddia ediliyor. Sırbistan’ın eski inşaat bakanı, çökmenin ardından suçsuz olduğunu iddia etse de görevinden istifa etti. Olayla ilgili şu ana kadar 10 kişi gözaltına alındı. Ancak halk, yalnızca küçük çaplı tutuklamalarla bu sürecin geçiştirilemeyeceği ve asıl sorumluların hesap vermesi gerektiği konusunda ısrarcı.
Devlet Başkanı Aleksandar Vucic, protestoları dış güçlerin desteklediğini öne sürerek, öğrencilerin ve halkın taleplerini geçersiz kılmaya çalıştı. Ancak bu açıklamalar, halkın öfkesini daha da artırdı. Öğrenciler ve halk, Vucic’in yönetimine karşı demokratik özgürlüklerin yeniden inşasını ve daha şeffaf bir yönetim talep ediyor. Kamuoyu yoklamalarına göre, halkın %61’i protestoları destekliyor. Bu durum, Vucic yönetimi için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Ebeveynlerden Çocuklara: Nesiller Arası Bir Mücadele
Protestolara katılan öğrencilerin ebeveynleri de bu mücadelenin önemli bir parçası oldu. 1990’lı yıllarda Slobodan Milosevic döneminde savaş karşıtı eylemlere katılan aileler, bugün çocuklarının yanında yer alıyor. Novi Sadlı bir anne olan Tatjana Radonjic, “Bu mücadeleye devam edeceğim. Değişim istiyorum” diyerek hem geçmişten gelen deneyimini hem de geleceğe dair umutlarını ifade ediyor.
Birlikte Daha Güçlü Bir Gelecek
Sırbistan’daki protestolar, yalnızca adalet ve yolsuzlukların önlenmesi taleplerine dayanmıyor; aynı zamanda toplumun her kesiminden insanların bir araya geldiği bir dayanışma hareketi olarak öne çıkıyor. Tiyatro öğrencisi Olja Nikolic, “Birlikte büyük bir aile haline geldik. Birlikteliğimiz gün geçtikçe güçleniyor” diyerek bu sürecin toplumsal bağları nasıl kuvvetlendirdiğini anlatıyor.
21 yaşındaki hukuk öğrencisi Petar Zivkovic ise, “Tehlikede olduğumuzu hissediyoruz ama korkmuyoruz. Hayallerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz” diyor. Bu mücadele, yalnızca bir protesto değil; aynı zamanda Sırbistan gençliğinin geleceğini kendi elleriyle inşa etme çabası.
Protestoların Geleceği
Sırbistan’daki protestolar, otoriter yönetim anlayışına ve yolsuzluğa karşı yükselen bir halk hareketi olarak dünya gündeminde yer almaya devam ediyor. Bu hareket, Sırbistan’ın yalnızca siyasi geleceği için değil, toplumun dayanışma gücü ve demokratik bir kültürün inşası için de umut vadediyor.