NYT Analizi: Netanyahu Biden’ı Dinleseydi Esad Hâlâ Koltuğundaydı
Esad rejimi, yalnızca 12 gün içinde tarihe karıştı. Ancak bu rejim değişikliğinin arka planında neler olduğu hâlâ merak ediliyor. ABD, bu çöküşün arkasında zayıflayan Rusya ve İran‘ın rolü olduğunu iddia ederken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, rejimin yıkılmasını İsrail’in operasyonlarına bağlıyor.
Esad Rejiminin Sonu ve Yeni Tartışmalar
Beşar Esad, Rusya’daki yeni konutuna yerleşmişken, 53 yıllık aile yönetiminin sona ermesinde kimin pay sahibi olduğu tartışmaları başladı. ABD Başkanı Joe Biden ve ekibi, Rusya, İran ve Hizbullah gibi destekçilerin etkisinin kırılması için gösterdikleri çabaları öne çıkarıyor. Biden, Esad’ın müttefiklerinin ona destek olamamasının sebebinin ABD’nin baskıları olduğunu vurguluyor.
Buna karşılık, İsrail Başbakanı Netanyahu, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesinin rejimin çöküşündeki en kritik dönüm noktası olduğunu savunuyor. Netanyahu, bu operasyonun, Biden yönetiminin itirazlarına rağmen gerçekleştirildiğini de ekliyor.
“Netanyahu Biden’ı Dinleseydi, Esad Hâlâ Koltukta Olurdu”
Netanyahu, savaşın durdurulması yönündeki tüm baskılara rağmen operasyonları sürdürdüklerini ve bu kararlılığın sonucu aldıklarını ifade ediyor. Ona göre Biden’ın “daha geniş bir savaştan kaçınma” uyarılarına kulak verilseydi, Esad hâlâ iktidarda olabilirdi.
Ortadoğu tarihçileri ise bu tartışmanın kolay kolay sona ermeyeceğini düşünüyor. ABD’nin rolü tartışılmaz bir gerçek olsa da bu sürecin bir plan dahilinde ilerlemediği görülüyor. Brookings Enstitüsü’nden akademisyen Suzanne Maloney, ABD’nin baskı politikasının etkili olabileceğini ancak Esad’ın düşüşünde belirleyici olmadığını dile getiriyor.
ABD İstihbaratı Çöküşün Hızını Beklemiyordu
ABD istihbarat birimleri bile Esad rejiminin çöküş hızına şaşırmış durumda. Ağustos 2011’de dönemin Başkanı Barack Obama, Esad’ın kenara çekilmesi gerektiğini ifade etmişti. Ancak bu çağrı, yıllarca somut bir planla desteklenmedi. Biden yönetimi, çöküş sürecini hızlandıran faktörlerden biri olarak İran ve Rusya’nın zayıflığını işaret ediyor.
Maloney ise “Suriye’deki gelişmelerin hedeflenen bir ABD stratejisi sonucu olduğuna dair bir kanıt bulunmadığını” belirtiyor. Ona göre bu zaferin asıl sahipleri, Esad rejimini devirmek için mücadele eden Suriyeliler.
İki Liderin Farklı Yaklaşımları
Biden, bu çöküşü kendi siyasi mirasının bir parçası olarak görürken, Netanyahu, iç siyasette yaşadığı zorlukları aşmak için bu başarıyı öne çıkarıyor. Biden’ın, görev süresi boyunca ABD ekonomisindeki istikrarlı büyüme ve uluslararası ittifakları güçlendirme çabalarına bu gelişmeyi eklemek istediği aşikâr. Netanyahu ise Hamas’ın 7 Ekim 2023’te gerçekleştirdiği saldırıların istihbarat zaafı eleştirileriyle boğuşuyor.
Salı günü İsrail, Suriye’nin kimyasal silah programına yönelik hedeflere saldırılar düzenledi. ABD ise bu operasyonlara doğrudan bir yorum yapmaktan kaçındı. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, İsrail’e verilen istihbarat desteği hakkında detay vermedi.
İran ve Rusya’nın Zayıflığı Etkili Oldu
ABD, İran ve Rusya’nın zayıflığının Suriye’deki rejim değişikliğini kolaylaştırdığı görüşünde. Kirby, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı ve İran’ın İsrail’e yönelik başarısız saldırılarının bu zayıflığın nedenleri olduğunu belirtiyor.
Netanyahu ise İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarının bu sürecin en önemli ayağı olduğunu savunuyor. Nasrallah ve diğer lider kadronun öldürülmesiyle Hizbullah’ın gücünün kırıldığını ifade ediyor. Netanyahu’nun anlatısına göre, eğer Biden’ın uyarıları dikkate alınsaydı, bugün Hizbullah Lübnan’da, Esad ise Şam’da gücünü koruyor olacaktı.