İki Yaralı Canlının Birleşmesi Bilim İnsanlarını Şoke Etti: Sinir Sistemleriyle Bile Kaynaştı
Denizanasına benzeyen taraklılar, yaralandıklarında birbirleriyle birleşerek bilim dünyasını şaşkına çevirdi. Bu canlıların birleşmesi sırasında sinir ve sindirim sistemleri de kaynaşırken, ortaya çıkan canlının iki ağzı ve iki anüsü olduğu gözlemlendi.
Taraklıların Şaşırtıcı Özelliği Keşfedildi
Taraklılar şubesine ait olan bu canlılar, denizanalarının uzak akrabası olarak biliniyor. Boyutları birkaç milimetreden 1,5 metreye kadar değişebilen bu organizmalar, 700 milyon yıl önce ortaya çıktı ve halen yaşayan en eski hayvan gruplarından biri olarak kabul ediliyor. Özellikle Mnemiopsis leidyi türü, kendini yenileme becerisi ile bilinirken, bilim insanları bu türün başka bir yeteneğini keşfetti.
İki Canlı Birleşti ve Tek Organizma Oldu
Araştırmacılar, laboratuvar ortamında iki farklı M. leidyi’yi yaralayarak, yaraları birbirine değecek şekilde bir araya getirdiler. Sonuç, sabah olduğunda iki organizmanın tek bir organizma olarak birleştiğini gösterdi. Üstelik bu süreçte, sinir ve sindirim sistemleri de birleşerek çalışmaya başladı. Bilim insanları, bir canlının sinir sistemine etki ettiğinde, tüm organizmanın tepki verdiğini gözlemledi. İki ağızdan biriyle beslenen canlının sindirdiği besinler, diğer sindirim sistemine aktarıldı. Ancak dışkı, iki anüsten farklı zamanlarda atıldı.
Evrimsel Bir Avantaj Mı?
Bu birleşme, doğada evrimsel bir avantaj sağlayabilir mi sorusunu akla getiriyor. Araştırmacılar, bu özelliğin doğada da var olabileceğini ve birleşmenin, yaraların daha hızlı iyileşmesine yardımcı olabileceğini düşünüyor. Kaynaşan organizmaların üç hafta boyunca sağlıklı kaldıkları gözlemlendi.
Taraklılar Kendilerini Diğer Canlılardan Ayırt Edemiyor
Taraklıların bu birleşme yeteneği, kendilerini diğer organizmalardan ayıran genlerden yoksun olduklarını gösteriyor olabilir. Bilim insanları, bu durumun alotanıma özelliğiyle ilişkili olabileceğini belirtiyor. Dr. Kei Jokura, bu türün evrimsel geçmişine bakıldığında, diğer canlılarda kendini ayırt etme özelliğinin nasıl geliştiğini anlamaya yönelik yeni bir fırsat sunabileceğini ifade etti.