Ahmet Ümit: “Son 10 Yıldır İyimserliğimi Kaybettim”
Ünlü yazar Ahmet Ümit, yeni romanı “Yırtıcı Kuşlar Zamanı” ile okurlarının karşısına çıkıyor. Roman, başkarakter Başkomiser Nevzat‘ın karısı ve kızının katillerini ararken yaşadığı içsel mücadeleleri ve adalet ile intikam arasında sıkışmasını konu alıyor. Ahmet Ümit, romanında Türkiye’nin toplumsal çöküşünü de ele alarak uyuşturucu ticareti ve mafya düzenine dikkat çekiyor. Yazar, bu karanlık temalar üzerinden hem toplumsal hem de kişisel bir arayışın peşine düşüyor.
Ahmet Ümit: “İyimserliğimi Kaybettim”
Ahmet Ümit, Oksijen’e verdiği röportajda, son on yıldır iyimserliğini kaybettiğini dile getirdi. Ümit, geçmişte daha pozitif bir bakış açısına sahip olduğunu ancak ülkemizdeki sosyoekonomik sorunlar, toplumsal bölünmeler ve artan nefret dilinin kendisini daha karamsar hale getirdiğini belirtti. Yine de yazar, Başkomiser Nevzat karakterinin umudunu kaybetmediğini ve adalet arayışını sürdürdüğünü vurguladı.
Başkomiser Nevzat, yeni romanında karanlık bir yolculuğa çıkıyor. Karısıyla kızının katillerini bulmaya çalışan Nevzat, sadece suçlularla değil, kendi iç dünyasında da derin bir hesaplaşma yaşıyor. Ahmet Ümit, Nevzat’ın yaşadığı içsel karmaşayı ülkenin yaşadığı ahlaki ve toplumsal çöküşle paralel olarak ele alıyor.
Türkiye’nin Ahlaki Çöküşü ve Uyuşturucu Sorunu
Ahmet Ümit’in yeni romanı, yalnızca bir polisiye hikâye anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin uyuşturucu ticareti ve mafya düzenine dikkat çekiyor. Yazar, ülkenin ekonomik kriz ve toplumsal bölünme gibi sorunlarının da bu çöküşü hızlandırdığını ifade ediyor. Roman boyunca Başkomiser Nevzat, adaletin sağlanmadığı bir toplumda, öfkeyle dolu bireylerin intikam peşinde koşmasının tehlikelerini gözler önüne seriyor.
Ahmet Ümit, toplumda yaşanan ahlaki yozlaşmanın sadece ekonomik krizle değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünün kaybolmasıyla da alakalı olduğunu belirtiyor. Ülkemizin sadece geçiş ülkesi olmaktan çıkıp bir hedef ülke haline geldiğini ve bu durumun toplumda büyük tahribata yol açtığını ifade ediyor.
Nevzat’ın Karanlık Mücadelesi
Ahmet Ümit, Başkomiser Nevzat’ın bu romandaki içsel karanlığını şu sözlerle anlatıyor: “Nevzat’ın en karanlık ve en sert olduğu hikâye bu. Hayata toz pembe bakmak artık kolay değil, özellikle ülkemizde yaşananlar ışığında.” Nevzat’ın içsel çatışmaları, sadece suçla değil, aynı zamanda kendi gölge yanlarıyla da mücadele ettiği bir karakter gelişimi olarak dikkat çekiyor.
Nevzat, karısıyla kızının öldürülmesinin ardından derin bir intikam ve suçluluk duygusuyla boğuşuyor. Bu travma, onun adalet arayışını daha da keskinleştiriyor ve karakterin psikolojik derinliğini artırıyor. Ahmet Ümit, bu karanlık dönüşümün toplumdaki hukuk devleti eksikliği ve bireylerin birbirine duyduğu öfkeyle bağlantılı olduğunu belirtiyor.
Toplumda Bölünme ve Umutsuzluk
Ahmet Ümit, toplumsal bölünmelerin ve nefret söyleminin giderek arttığını dile getiriyor. “Bir olma duygumuzu kaybettik” diyen Ümit, toplumun birbirine duyduğu saygıyı yitirdiğini ve insanlar arasındaki ayrılıkların derinleştiğini belirtiyor. Roman, bu toplumsal çöküşün bireysel hayatlara nasıl yansıdığını gözler önüne seriyor.
Ümit’e göre, çözüm, toplumu yeniden birleştirecek ve hukukun üstünlüğünü sağlayacak adımlar atmaktan geçiyor. Toplumda ahlaki yozlaşmayı durdurmak için bireylerin bir arada çalışması gerektiğini vurguluyor.
Kaynak: Oksijen / Ebru D. Dedeoğlu