2026 Met Gala: Moda, Işığını Bu Kez Yalnız Bırakılmış Bedenlere Çeviriyor
Moda çoğu zaman parlak ışıklarla, kusursuz siluetlerle ve akışkan estetikle anlatılır. Ancak Metropolitan Museum of Art, 2026 Met Gala’yla birlikte tamamen farklı bir anlatıyı merkezine alıyor. Yeni sergi “Costume Art”, modayı bu kez bir gösteriden çok, sanat tarihinde dışarıda bırakılmış bedenlerin kırılgan öyküsünü görünür kılan bir alan olarak yorumluyor.
Yıllardır Met’in moda sergileri “moda bir sanattır” söylemini güçlendiriyordu. Fakat bu sergi, aynı cümlenin bambaşka bir yüzüne ışık tutuyor: Moda aynı zamanda bir beden hikâyesidir; çoğu zaman da unutulmuş, dışlanmış, idealize edilmemiş bedenlerin hikâyesi.
Serginin Kalbinde: Hamile, Yaşlanan ve Görmezden Gelinen Bedenler
Costume Institute küratörü Andrew Bolton, AP News’e yaptığı açıklamada sergiyi “giyinmiş beden” temasından hareketle kurguladığını belirtiyor. Ancak odak yalnızca kusursuz, genç ve kalıplara sığan bedenler değil; aksine hamile, yaşlanan, yıpranan, dışlanan ve “ideal estetik” kalıplarına uymayan bedenler.
Serginin bölümleri, sanat tarihinde bedenin nasıl idealize edildiğini ve modanın bu ideali nasıl tekrar ettiğini inceliyor. “Klasik Beden” gibi tanıdık başlıkların yanında, “Hamile Beden” ve “Yaşlanan Beden” gibi temalar, sanatın ve modanın çoğu zaman görmezden geldiği yaşam döngülerine duyarlı bir pencere açıyor.
Bu yaklaşım, modanın yalnızca kıyafeti değil, kıyafetin taşıdığı bedensel hafızayı, reddedilmiş kimlikleri, toplumsal baskıları ve estetik dışı bırakılmanın ağırlığını görünür kılıyor.
Moda ile Sanat Arasında Daha Kırılgan, Daha İnsanî Bir Köprü
Müze direktörü Max Hollein, serginin ziyaretçiyi “sanatın içinden geçen bir moda yolculuğuna” çıkaracağını söylüyor. Fakat bu yolculuk, önceki yılların ihtişamlı moda anlatılarından çok daha hüzünlü ve insanî bir tona sahip.
Hollein’in sözleri, serginin ruhuna dair önemli bir ipucu taşıyor:
“Moda, müzenin her yerindeydi ama çoğu zaman fark edilmeden duruyordu.”
Bu görünmezlik, özellikle bedenlerin temsilinde kendini gösteriyordu. Costume Art, işte tam bu görünmez alanı gün yüzüne çıkarıyor.
Misty Copeland’ın Sözleri Serginin Ruhunu Derinleştiriyor
American Ballet Theatre’ın ilk siyah kadın baş balerini Misty Copeland, serginin tanıtımında yaptığı konuşmayla adeta serginin duygusunu kristalize etti:
“Uzun süre bedenimin yanlış olduğu söylendi. Tenimin fazla koyu, kaslarımın fazla belirgin olduğu… Oysa beden her hâliyle bir sanat eseridir.”
Copeland’ın sözleri, yalnızca moda tarihindeki eksik temsilleri değil; ten rengi, vücut tipi, kilo, kas yapısı gibi kriterler yüzünden sahneye çıkamamış ya da podyuma kabul edilmemiş bedenlerin taşıdığı ağır hikâyeleri ortaya çıkarıyor.
Met Gala Bu Yıl Daha Sessiz, Daha Düşündürücü Bir Temanın Etrafında
Sergi, Met’in yeni 12 bin metrekarelik Conde M. Nast galerilerinde ziyaretçilerini karşılayacak. 4 Mayıs 2026’da düzenlenecek Met Gala’nın kırmızı halısı, bu kez yalnızca ihtişamın değil, bedenin sessiz yalnızlığının birkaç adım ötesinde konumlanacak.
Yıldızların gösterişli yürüyüşünden hemen sonra, ziyaretçiler kendilerini “görülmemiş bedenlerin” karanlıkta bırakılmış tarihine açılan bir mekânda bulacak. Bu geçiş, Met Gala’nın dramatik görsel dilini tamamen yeni bir bağlama taşıyacak.
Moda, Tarih ve Beden Üzerine Yeni Bir Okuma: Costume Art’ın Çerçevesi
“Costume Art”, geçtiğimiz yılın dikkat çeken sergisi “Superfine: Tailoring Black Style” ile başlayan dönüşümün devamı niteliğinde.
Bu yeni dönemde Met:
- yalnızca kıyafeti değil,
- kıyafetin taşıdığı bedeni,
- o bedenin bastırılmış tarihini,
- estetik dışı bırakılmış tüm kimlikleri,
- moda tarihinde yalnızlaştırılan yaşam döngülerini
radikal bir biçimde görünür kılıyor.
Sergi, modanın toplumsal rolünü yalnızca stile dayalı bir estetikten çıkarıp, beden politikaları, temsiliyet, görünmezlik ve kültürel hafıza gibi alanlara taşıyor.

